Ali ve Leyla karşılaşacak mı, yeni bölüm ne zaman diyen okurlarıma sürpriz yapıp fazla bekletmeden uzun bir bölümle geldim.
Bu bölüm yine Leyla'ya kızabilirsiniz. Çok hata yaptı ama Ali'nin de ondan geri kalır yanı yok unutmayın.
Keyifli okumalar...
Leyla'dan
Sabah plaja gittiğimiz yetmemiş olacak ki Ömer park diye tutturunca öğleden sonra bir de oraya gittik. Çocukların enerjisine hayran olmamak elde değil. Bitip tükenmek bilmeyen bu enerjiyi nereden buluyorlar anlamış değilim. Ömer, özellikle buraya geldiğimizde sabahtan akşama kadar dilediğince oyunlar oynuyor; denizin, kumun, yeşilin tadını olabildiğince yaşıyor, akşam da erkenden uyuyor. Ona da hak vermem lazım. Haftaiçi İzmir'de bu kadar özgür yaşayamıyor çocukluğunu.
Kendi çocukluğum geliyor aklıma onu izlerken. Ben de oğlum gibi sabahtan akşama kadar sokaktan eve girmezdim. Bütün gün ordan oraya koşuşturmanın yorgunluğuyla nedense, sadece akşamları bacaklarım ağrır, bin bir nazla anneme ayaklarımı ovalatırdım. Annem sitem ediyormuş gibi söylense de yüzündeki gülümsemesi sözlerinin tam tersini anlatırdı. Sıcacık koynunda uykuya dalmam uzun sürmezdi.
Çocukluğu en güzel biz yaşadık belki de. Apartman dairelerine tıkılmadık. Herkesin herkesi tanıdığı mahalle kültüründe korkmadan oynadık doyasıya. Böyle düşününce de oğluma hak veriyorum doğrusu.
Uzun bir süre daha arkadaşlarıyla oynamasını izledim oturduğum bankta. Abim Ömer'e seslendiğinde dayı yeğen birbirlerini öpücüklere boğmalarını gülümseyerek seyrettim. Oğlum babasızlığını dayısının sevgisiyle gidermeye çalışıyordu.
Baba kelimesinin anlamını dahi bilmeyen çocuklarım dayılarını onun yerine koyuyordu. Abim de onlara karşı dayıdan çok bir baba şefkatiyle yaklaşıyordu. Üç eksik kalmış yürek birbirini teselli ediyordu elinden geldiğince.
Kemal konusunda içimde en ufak bir keşkem yoktu. Kızım onun yanında olsa dahi hep eksik kalacaktı. Bebekliğinde bile doğru düzgün kucağına almaz, abim kadar sevgi göstermezdi.
Ali' den yana ise Aslı'ya gösterdiği ilgi, oğlu olduğunu bilmeden kucağına aldığı bebeğe olan sevgi dolu bakışları, belki de onun çok iyi bir baba olabileceğini gösteriyordu. Bazen oğluma ve ona istemeden de olsa haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Ali'nin beni dinlemeden hayatından çıkarması korkularımı tetiklemişti. Beni istemeyen adam belki çocuğunu da istemezdi. Tamam, kabul ediyorum, saçmalıyorum. Elbette Ömer'i kabul ederdi ama onu hayatına dahil ederken beni o hayatın dışında bırakma ihtimali... Bu ihtimal ona bir oğlu olduğunu söylememe engel olmuştu. Bencilce de olsa bu ihtimal yüzünden sakladım Ömer'i herkesten.
Kızım Kemal'i babası olarak biliyor. Ömer'in babasıyla kendi babasının aynı kişi olmadığının farkında. Büyüdükçe sorular sorup gerçeği didiklemesini beklerken o tam tersine bu konu hakkında hiçbir şey sormuyor. O daha çok küçükken babasıyla ayrıldığımızı biliyor. Neden babasıyla görüşmediğini sormuyor. Onun hakkında bir yorum dahi etmiyor. Bu durum bazen beni endişelendirse de şimdilik elimden gelen bir şey yok.
Ömer ise ablasının aksine hep babasını soruyor. Başucunda hastanede çekilmiş fotoğrafları var. Gece yatmadan önce o çerçeveyi minik elleriyle tutup babasını öpmeden yatmıyor. Her gece vicdanımın sızısıyla baş etmek zorunda kalıyorum. Babası ile ilgili sorularını daha fazla geçiştiremeyeceğimi anladığımda aklıma gelen ona bir masal anlatmaktı.
Prensesi kötü canavarların elinden kurtaran prensin hikayesini... Çok yorgun olmadığı gecelerde o masalı anlatmamı ister her zaman. Ben de prens ile prensesin nasıl tanıştığını, güzel günlerini anlatırım. Prensin ülkesini korumak için prensesi ve küçük prensini bırakarak çok uzaklara gitmesi gerektiğini ve bir gün mutlaka döneceğini... Sonu bir ömür mutlu yaşadılarla bitmeyen masalda Ömer hala prensin geri dönmesini bekliyor küçük dünyasında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIKMAZ SOKAK (Tamamlandı)
Mystery / ThrillerGeçmişi hakkında hiçbir şey hatırlamayan Leyla ile ölümle defalarca yüzleşmiş ve bu dünyada kendisi için bir hayali olmayan Ali'nin hikayesi... Umutlarını kaybettikl...