Bölüm 47

3.6K 410 795
                                    

  Yeni bölüm...

Sibel, Mukaddes Hanım, Aslı, Zeliha ve Ömer hepsi bilgisayarın başına toplanmış, Aykut ile görüntülü konuşuyordu. Leyla ve Ali'nin nikahına gelemeyen Aykut, ağabeyi ve yengesini telefonla arayıp tebrik etmiş, yeğenleriyle de ne yazık ki internet aracılığıyla tanışmıştı. Yanlarında olamasa da çocuklar çok sevmişti amcalarını.

Aslı "Amca nikah fotolarını  gönderdim, bakarsın."

"Tamam prenses, hemen bakacağım. Benim işe dönmem gerekiyor. İlk fırsatta yine görüşürüz."

"Tamam amca, görüşürüz."

Zeliha ve Ömer aynı anda "Görüşürüz amca," derken Mukaddes Hanım ve Sibel"Allah'a emanet ol," diyerek vedalaştılar. Aslı görüşmeyi sonlandırdığında Mukaddes Hanım her zaman olduğu gibi gözünden akan birkaç damla yaşa engel olamadı. Beyaz, çiçek desenli mendiliyle  gözyaşlarını silerken gelini "Anne, yapma böyle... Bak teknoloji ne kadar ilerledi, hem sesini duyup hem kendisini görebiliyoruz," diyerek teselli etmeye çalıştı.

Mukaddes Hanım ve Sibel çocukları oda da bırakıp çıktılar. Merdivenleri inerken "Ne yapayım kızım? Ana yüreği işte. Çok şükür sıhhati yerinde, yine de gönül ister ki evladı yanında olsun," dedi.

Salona geldiklerinde üçlü koltuğa oturdular.

"Şu internet dediğiniz zımbırtıyla yüz yüze konuşuyoruz, konuşuyoruz da beş sene oldu be kızım, dile kolay. Beş yılda sadece iki defa geldi Türkiye'ye... Dönsün artık, burada bir iş bulsun. Ne var o ecnebi memleketlerinde? İşse iş, burada da bulunur. Hastalansa bir başına oralarda..."

Sibel annesinin elini ellerinin arasına alıp öptü.

"Koca adam oldu anne. Başının çaresine bakar, endişelenme. Boşu boşuna kuruntu edip kendini üzüyorsun. Elbet birgün dönecek."

"İnşallah kızım, inşallah... Ben ölmeden gelsin, dünya gözüyle bir defa daha göreyim, başka bir şey istemem."

Sibel yalancısından kaşlarını çattı.

"Aaa... O nasıl laf öyle? Allah seni başımızdan eksik etmesin. Daha Aykut'u baş göz edip bebeklerini seveceğiz."

Gelininin ağzından güzel günlerin hayalini duyması, nihayet yaşlı kadının yüzünü güldürmüştü.

"İnşallah kızım..."

"Çay koyayım, içelim karşılıklı, ne dersin? "

"Olur, içelim."

Sibel, Mukaddes Hanım'ın yanından kalkıp mutfağa giderken zil çaldı. Akşam vakti kimin geldiğini merak ederek kapının önüne geldiğinde "Kim o?" diye seslendi.

"Biziz yenge." Tanıdık sesle şaşırarak kapıyı açtı. Birkaç gün daha beklemediği çifti karşısında görünce
"Aaa!.. Leyla, Ali?.." diyerek sevincini gizleyemedi.

Leyla "Sürprizzz..." diyerek kollarını açtığında iki kadın birbirine sarıldı.

Sibel "Bir hafta kalmayacak mıydınız?  Neden erken döndünüz,"diye sorarken geri çekildiler. Leyla içeri girdiğinde Ali de hemen arkasından elindeki bavullarla girdi.

Sibel kapıyı kapatırken Ali "Hasretinize ancak üç gün dayanabildi yenge," deyince Leyla "N'apayım yenge? Sizi, çocukları çok özledim," dedi.

Ali "Benim pabuç çoktan dama gitmiş haberim yok. Çocukları sayıkladı durdu," dedi gülerek. Leyla önce kızıyormuş gibi yapıp sonra da güldü.

Sibel "Ne yapsın Ali? Anne işte, bir dahaki sefere çocuklarla gidersiniz, olur."

O sırada Mukaddes Hanım salonun kapısında belirdi.

ÇIKMAZ SOKAK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin