Keyifli okumalar...
🍷
Güneş al duvaklı bir gelin gibi bulut yumaklarının arasından dünyaya gülümseme çabası içindeydi. İstanbul yeni bir güne uyanıyordu.
Emir Asaf'la yaptığımız konuşmadan sonra daha uyuyamamıştım. Emir Asaf ise yatmak için odasına çekilmişti. Düşünme fırsatı bulmuştum. Bu ev sanki bana yeni bir hayat sunmuştu. Eski hayatımda harika bir hayat değildi ama burada daha iyi yaşıyordum. Zihinim yeni hayatlara gebeydi. Onları susturdum. Şömine sönmek üzereydi. Oda yavaş yavaş sıcaklığını kaybediyordu. Emir Asaf'ı uyandırmalıydım fakat çok yorgundu. Güneş artık doğmuştu kuş cıvıltıları ortalığı kuşatmıştı. Çok nadir görülür ocak ayında böyle sıcaklık hissi veren bir güneş.
Emir Asaf bu saatte uyanmazdı. Odama çıkıp dinlenmek en iyisiydi.
Oturduğum koltuktan yavaş bir şekilde kalkarak elimdeki bardağı yan taraftaki masanın üzerine koydum. Odanın kapısını aralayıp yavaş adımlarla mervidenleri çıkmaya başladım.Evin dizayn edilişi cidden çok güzeldi. Bu eve geldiğimden beri heryere girmiştim fakat çatı katına girememiştim. İnleme sesiyle beraber adımlarımı yavaşlattım. Emir Asaf'ın odasından geliyordu.
Benden habersiz eve kız atmayacağın göre bu ses neydi?
Odanın kapısını açıp içeriye girdim.
Yavaş adımlarla yatağa yaklaşarak,"Emir Asaf neyin var?"
Yatağın ortasında yatıyordu. Yatma şeklinden hasta olduğunu anlamam zor olmamıştı. Kafasına kadar çektiği yorganı kaldıp bana baktı.
"Birşeyim yok."
Yanına yaklaşıp,
"Beni kandıramassın!"
Beni takmayıp tekrar yorganı kafasına çekti. Elimi yeşil yorgana götürüp havaya kaldırdım. Elimi kafasına götürüp ateşine bakmak istemişim fakat sürekli bunu engeliyordu.
"Ya bir dur!"
Tekrar elimi başına götürdüğümde ateşi olduğunu fark etmem zamanımı almamıştı. Yatağın yan tarafa oturup,
"Of Emir Asaf neden hasta oldun ki? Şömineyi kim yakacak? Soğuktan öleceğim."
Yatakta bana doğru döndü. Keskin bakışlarını bana gönderdi.
"Sen cidden kendinden başka kimseyi düşünmüyorsun."
Kafamı sallayarak onu onayladım.
"Herneyse, seni iyleştireyim şimdi."
Yataktan kalkıp Emir Asaf'ın dolabına yöneldim. Allah'tan kıyafetleri yeşil değildi. Elime aldığım eşofmanı Emir Asaf'a uzatıp,
"Banyo yap ama sadece bunu giyin."
Gözlerini devirip, banyoya yürümeye başladı. O banyoya girdikten sonra bende aşağıya inmeye başladım. İlk şömineyi yakmam gerekliydi. Kapıyı açıp dışarıya ilk adımımı attım. Sabahın keskin soğunu hissede biliyordum.
Kapının hemen yan tarafında duran odun dolu kutuyu almak için aşağıya eğildim fakat cidden ağırdı.
İçinden birkaç tane odun alıp kapıyı kapattım. Yağmur yağmıyordu ama hava çok soğuktu.
Elimdeki odunları düşürmemeye çalışarak odaya girdim. Allah'tan şömine fazla sönmemişti odunların birkaçını şömineye atıp, ayağa kalktım. Adımlarımı mutfağa çevirdim. Domates çorbası yapa bilirdim genelde insanlar hasta olunca çorba içerdi. Buzdolabını açtım fakat ani gelen soğukla geri çekilmek zorunda kaldım. Gözlerimle buzdolabının içini biraz taradım hazır çorbalara elimi uzatıp aldım. Son kullanma tarihleri hâlâ geçmemişti. Ayağımla buzdolabının kapağını kapattım. Uzaktan gelen telefon sesiyle elimdekileri bırakıp hızlı bir şekilde odanın kapısını açtım. Emir Asaf'ın telefonuydu bunu anlamak zor değildi çünkü Iphone sesi bu evde sadece Emir Asaf'ın telefonundan gelebilirdi. Telefonu alıp ekrana baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜLHEM
Fantasy"Ben nasıl bir kadınım?" Sigarasını dudaklarının arasına götürüp, içine çekti. "Sen..." Düşünüyormuş gibi bir hali vardı. Heyecanla cevabını beklemeye başladım. "Sen eli öpülecek kadınsın...Efsa." Beni tam kalbimin ortasından vurduğunu bilmeden bu c...