32.BÖLÜM: "ŞAFAK"

10.8K 387 30
                                    

Keyifli okumalar.

Kat Frankie-People.
Duman-Ah.

Duman-Ah

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


🍷

Şafak.

Kızıl bir mürekkebin kaleminden dökülen haznedar kadar kasvetliydi. Asırların büyüttüğü ilmek ilmek acı, boğazıma zincir ile dolanmıştı. Kaçamıyordum, bu benim isteğim dışında gelişen bir eylemdi. Kızıl mürekkep yavaşca beyaz denizde dağılırken, bunun acımasızlığı kül olmanın eşiğinden bile döndürmüyordu.

Ölü ruhun ayaklar altına alındığı mazi bir bilinmezdi. Bilinmez olmanın keskin şartları bizi zorlarken zorlanmamak için biz olmaktan vazgeçtik. Yalanlar beni ona bağlarken bir yandan da soyutluyordu. Soyut her sözcük somut hecelere gebeydi, gebe kalmak zorunda bırakılıyordu. Her rüzgâr estiğinde fırtınanın adı onu sayıklıyorsa; o benim kaderim değil de neydi?

Gözlerim tüm odada yankılanan kimsesizliğe sığındı. Asaf yanımda olmadığı her vakit vakit değildi. Asaf Yokken, ben benliğimi yitiriyordum. Yalanlar boynuma dolandı.

En kötüsü de; Zinciri kendim doladım.

Asaf yaklaşık bir saat önce beni Nitrazim'e getirmişti. Kendinin i gereken işleri benim ise beklemem gereken bir Asaf vardı.

Onsuzluk; Ölümle eş değerdi.

Asaf'ın evi üstüme üstüme gelmeye başladığı için Asaf'a sormadan dışarıya çıkmıştım. Etrafta ilgimi çekecek hiç birşey yoktu. Çalışmam gereken bir sınavım olduğunu bilmemek aptallıktı, ben ise burada tam da şu an da düşünmekle yetiniyordu.

Etrafımdaki insanların tek bir bakışı bile üzerimde değildi. Normal de herkesin bana bakması gerekmiyor muydu? Karşımda beliren Asaf ile durmak zorunda kaldım.

"Sana söz geçiremiyorum Efsa. Sana evde oturman gerektiğini söylemiştim diye hatırlıyorum."

Bakışlarım masumluktan uzaktı. Şeytanın sesizliğini taşıyordu.

"Sıkıldım Asaf."

Gözleri, keskin bir kartalın avına baktığı gibi bakıyordu. Eliyle onu takip etmem için işaret yaparak yürümeye başladı.

"Karabatak'tan tamamen kurtulduk mu?"

Yürümeye devam etti. Arkasını dönmeden usulca konuştu.

"Belki evet belki hayır. Defalarca söyledim Efsa onu hafife alma."

Haklılık payı büyüktü. Yaşadığımız çeşitli şeylerin  bende bıraktığı iz büyüktü. Benim merhametli adamın benim için fazla özeldi. Daha düne kadar ona kızgınken şimdi yanında dünyanın en mutlu insanıydım. Bunun gerçekliği tartışılırdı.

MÜLHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin