14.BÖLÜM: "LODOSA TUTULMUŞ BEDENLER"

22.7K 957 110
                                    

Keyifli okumalar.

Pera-Kimseler.
Ufuk Baydemir-Ay tenli Kadın.
Sertab Erener-Olsun.

🍷

Deniz ortasında lodosa tutulmuş bedenlerden geçiyordu yüreklerimiz. Efsunkâr şekilde gülümseyenler vardı iblise ama iblisti bu. Dinlemezdi.

Dinlettiremezdik.

Küçük bir dünyanın üyesi olmak güzeldi. Kırılmadan yaşamak güzeldi. Kül olmuş bir bedeni diriltmeye çalışmakta güzeldi. Okyanus arifesine tutulmuş bir ruhu inatla ölümden kurtarmakta güzeldi. Ölü bir bedenle dolaşmakta güzeldi. Caddelerde belirsizce gezinen düşüncelerim susmak istedi. Oysaki biz suskunları oynamaktan sıkılmıştık.
Arabanın sesinden başka ses duyulmuyordu kulaklarımda. Kahverengi gözlerimi pencereden dışarıya diktim. Bu sıralar fazla yağmur yağıyordu. Aralık ayının sonlarındaydık. Üzerimdeki koyu yeşil kazak beni sıcak tutmaya yetmiyordu. Fazla soğuktu. Emir Asaf'la son konuşmamızın ardından Kandemir'in aramasıyla onun evine gidiyorduk. Düşünmeye vaktim olmuştu galiba ben Emir Asaf'a olan ilgimi belli etmiştim. Peki neden böyle boş hissediyordum?

Olumsuz bir cevap aldığım için mi?

Cevap yoktu. Boş hissediyorum ne fazlası ne eksiği. Ellerimin üşüdüğünü fark ettim. Montumun cebindeki ellerimi çıkartıp ovdum.
Emir Asaf'ın bakışları bir süre bana kaydıktan sonra tekrar yola döndü.
Sesizdik. Hep sesizdik yada biz konuşmaktan çekinen insanlardık. Konuşursak duramazdık. Arabanın yavaşlamasıyla beraber ellerimi tekrar cebime koydum. Daha önce Kandemir'in evine geldiğim için yollar fazla tanıdıktı. Buraya geldiğim ilk geceyi anımsadım bir an. Duygularım darmadumandı.
Emir Asaf'ı beklemeden arabanın kapısını açıp aşağıya indim. O geceye göre etrafta insanlar biraz daha fazla vardı. Geceleri ve gündüzleri arasında fazla fark vardı. Hafif topuklu botlarım zeminde tok sesler çıkarıyordu. Emir Asaf'ın da inmesiyle kapının önünde yerimizi almıştık. Elini kaldırıp kapıya indirdi. Aynı o geceki gibi ağır bir toz dumanı yükseldi. Çok geçmeden Kandemir kapıyı açtı. Herzaman olduğu gibi beyazlamaya başlamış saçları ve bakımlı bir şekilde karşımdaydı.

"Ah çocuklar! İçeriye geçin."

Bazen fazla nazik olduğunu düşünüyordum. Emir Asaf'ın da içeriye girmesiyle aynı koltuğa oturduk. Siyam ikizi gibi sürekli yan yanaydık ama gidecektim. Gidecektim değil mi?

"Kandemir abi beni buraya neden çağırdın? Başımda bu kadar bela varken birde senin olur olmadık çağırmalarınla uğraşıyorum."

Kandemir bilmiş bir tavırla cevap verdi. Bu benim gözlerimi devirmeme sebep verdi sadece.

"Siz gençler! Beni bir çocuk sahibi olduğunuzda anlayacaksınız ama iş işten geçmiş olacak."

Emir Asaf'ın da benden bir farkı yoktu aynı boş şekilde bakıyordu Kandemir'e. Emir Asaf'ın kafasını sallamasıyla Kandemir tekrar konuştu.

"Bu gece bir balo olacak. Maskeli balo olduğu için kimse sizi tanımayacak. Didem de orada olacak."

Kaşlarımı çatarak baktım Kandemir'e. Ne anlatmaya çalıştığını anlamamıştım. Emir Asaf'ta anlamamış olacak ki kaşlarını çatmıştı.

"Bizim o baloda ne işimiz var?"

Cidden bizim ne işimiz vardı baloda? Biz daha kendi maskelerimizi açamamışken başka maskemi takacaktık?

"Didem'in boynunda asılı bir anahtar var. Onu ondan almalısın. Kurul böyle olmasını istiyor."

Emir Asaf'ın alnında beliren damarı fark etmiştim. Kandemir de fark etmiş olacak ki, Emir Asaf'ın konuşmasına izin vermedi.

MÜLHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin