Keyifli okumalar.
Fatma Turgut-İlkbaharda kıyamet.
🍷
Kelebek tutkundu. Şah damarın attan nabız, bana dökülen bir cenneti. Ciğerlerime infilak eden kimsesizlik benim kaybımdı. Bana ant içmiş bir çaresizlik vardı hayatımda. Seçip seçmemek bana kalmıştı. Bildiğim duaları okumak ise yine benim kaderimdi. Bildiğim, gördüğüm, duyduğum tüm saçmalıklara yenilmiştim. Yenilmek zorunda bırakılmıştım. Kurşunun açtığı yara bana verilen bir öğüttü.
İlkbaharın eşsiz kokusunu bilir misiniz? Ben bilmem. İlkbahar benim için ölümdü. İlkbahar benim için annesizlikti.
Bunun üzerine söylenebilecek söz var mıydı?
Çaresizliğin mesken tutuğu benliğim bir adama kapılmıştı. Şikayetçi değildim. Bunu ben seçmiştim. Kurduğum oyunlar teker teker üzerime yıkıldığında çaresizce beklemiştim. Morglara kaldırılan soğuk cesetler kadar yorgun ve solgundum. Soğuk havanın keskin etkisi kulaklarımda çınlarken bilinçsizce sızlayan bedenim bir viranenin keskin hatlarında gizliydi. Merakımın bütünlüğü beni kırk parçaya bölerek bozuyordu.
Kulaklarımda çınlayan onun sesi beni sonsuzluğa sığındırdı. Korkmadım, katiyen korkmadım. Sadece kaybetmenin eşiğine geldim. Asaf'ın bakışları üzerimde gezindi.
"Bu da kim?"
Verilecek bir cevabım yoktu. En çokta bu acıtıyordu. Neye cevap verecektim? Benim mutsuzluğum başkalarının mutluluklarına bedeldi. Ani bir şekilde yanımdan kalkarak aşağıya doğru yürdü. Belkide koştu. Bedenimin kasıldığını hissettim. Nasıl olur da gelirdi? Beni nasıl bulurdu? Korkusuzca tutunduğum benliğim beni tek hamlede silip attı. Oysa ben kendi çıkarları için yaşayan insanlara benziyordum. Ayağa kalkarak Asaf'ın arkasından yürüdüm. Dış kapı açıktı, açık kapıdan gelen sesler kulağıma dolduğunda bir kez daha gerildim.
"Efsa nerde? Onu almadan hiç bir yere gitmem."
Uras Akın.
Benim ilk arkadaşım. Benim ilk dostuğum. İlk kalp kırıklığım.
"Kimsin lan sen?"
Asaf'ın bağırışı kulaklarıma dolduğunda gözlerimi bir kez kapatıp açtım.
"Sevgilisi."
Sevgilisi...
Ne basit bir kelime. Değildim. Onun sevgilisi değildim.
"Siktir git!" Devam etti. "Beni mi kandırıyorsun puşt?"
Beni fark etmesiyle beraber bana doğru yürüdü. Elini elime uzatarak dokundu. Lakin katiyen çekemedi.
"Benim kızıma elini sürmek?"
Kükreyişi kulaklarımda yankılandı.
"Senin o elini keserim."
Asaf bana gönderilmiş bir melekti.
Uras'ın yüzüne geçirdiği yumruğuyla beraber daha da gerildim."Efsa benim sevgilim. İster anla ister anlama."
Onun sevgilisi.
Asaf'ın sevgilisi.
Ne de güzeldi öyle? İlk defa sevgilisi olduğumu dile getirmişti. Bunun güzelliğine sığındım. Eski müzikallerin keskin harelerinde yer edindim. Bir tek ona sığındım. Umut ettiklerim kısa kısa cümlelerle dolandı. Kırıklığım onlar üzerine sığındı. İnsan acılarla kıvranır. Düşlerim ayrı ayrı yaşadığı diyarlara sığınan mantıksızlıktı. Uras'ın üzerinden kalkarak konuştu.
"Bir daha Efsa'nın bir kilometre yakınına bile yaklaşma." Sinirliydi. "Ha eğer yaklaşırsan...Seni öldürürüm."
Yapar mıydı?
Bekli evet. Belki hayır.
Asaf kolumu tutarak nazikçe beni içeriye yönlendirdi. Kapıyı sert bir şekilde çarptı. Canın acıdığına yemin edebilirdim. Peki neden benim içim acıyordu?
"Sakın konuşma Efsa." Sinirliydi. "Kalbini kırarım."
Konuşmaya cesaret edemedim. Kalbimin kırılmasına izin vermezdim. Lakin, kalbim kırılalı çok oluyordu.
"Asaf."
Sesim öyle güçsüz çıkmıştıki buna ben bile şaşırdım. "Beni dinle."
Dinlemedi.
Gitti.
Merdivenleri teker teker çıktı.
Yağmurun keskin kokusunu genzimde hissettim. Damağıma oturan zihinim her daim Asaf'ı düşünürken... Nasıl olurda akıl sağlığım iyi olurdu?
🍷
Gümüş kokusunun keskin hatları...
Ah saçları.
Ah gözleri.
Ah olgun merhameti.
Ölümcül hastalığın kollarına yapışan bensizlik. Bir gün gelip beni kırık yerimden acımasızca bıçaklamak istiyordu. Gözlerim bilinçsiz bir tuhaflığa sığınıyordu. Minik bir aslanın kükreyişi gibiydi benim sesim. Aciz, güçsüz ve kimsesiz. Fakat bu bir tek Asaf'ın yanında oluyordu.
Bir tek ona güçsüzdüm.
Bir tek ona acizdim.
Bir tek onun yanında kendimi kimsesiz hissetmiyordum.
Asaf; Benim hem annem, hem babamdı. Asaf saatlerdir odasından aşağıya inmemişti. Bu beni çok fazla endişelendiriyordu. Kulaklarıma dolan adım sesleri dolduğunda bakışlarımı Asaf'a çevirdim.
"Asaf..."
Titrekçe konuştum.
"Hmm?"
"Beni affettin mi?"
Kaşlarını çattı.
"Affedilecek birşey yapmadın."
Bu adam neden bu denli güzel olmak zorundaydı? Neden böyle güzeldi?
"Ben benimle konuşmazsın diye düşündüm."
Yavaşca yanıma geldi. Ellerini belime koydu.
Masum kızım benim." Diye fısıldadı. Sesi ruhumu okşuyordu.
"Ne güzel de seviyorsun beni."Güzel sevildiğim için güzel seviyorumdur belki? Hiç düşündün mü Asaf?
"Bir adam var. Beni güzel seviyor. Belki de bu yüzden güzel seviyorumdur."
Ellerini saçlarıma geçirdi. Yavaşca okşadı. Zihinimi, zihiniyle okşadı.
Titrek çiçekler, bir yağmurlu günde bize güldü. Karlar bu toprağı terk ettiğinde ortada sadece biz kalacaktık.
🍷
Bölüm nasıldı? Umarım beğenmişsinizdir. En iyisini yapmaya çalışıyorum.
Tüm sorularız için ASKfm/
gamzekara705Emir Asaf ve Efsa'nın doğduğu bu kirli zihinimden sizi öpüyorum. Kendinize iyi bakın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜLHEM
Fantasy"Ben nasıl bir kadınım?" Sigarasını dudaklarının arasına götürüp, içine çekti. "Sen..." Düşünüyormuş gibi bir hali vardı. Heyecanla cevabını beklemeye başladım. "Sen eli öpülecek kadınsın...Efsa." Beni tam kalbimin ortasından vurduğunu bilmeden bu c...