30.BÖLÜM: "ZİHİNİME DÜŞEN ÇIĞ"

10.4K 434 55
                                    

Keyifli okumalar.

Gülay-Sen Gelmez Oldun.
Yasmin Levy-La Alegria.

Yasmin Levy-La Alegria

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


🍷

Avucuma düşen ceset parçalarının kendi cesedim olduğunun farkına varmadım. Ellerim kanlı ceset parçaları ile doluydu. Ceset parçalarının içleri ruhumun parçalarıyla bezeliydi.

Bazen sevilen bir insan olursunuz çok seversiniz bazen ise hiç sevilmezsiniz ama çok seversiniz. Cümlelere sıfat sığdırmadım. Onlara sığdıracak bir sıfatım yoktu. Hiçbir zaman sıfatlara sığınan bir kadın olmamıştım. Bir yakutun sinsiliği kadar nankör bir insandım.
Saatin verdiği hazini bilir misiniz? Misal gece saatlerinde insan daha melankolik oluyor. Karanlık çöküp tüm acılar gün yüzüne çıkınca, kasvetten önümü göremiyordum. Acının zincir vurduğu bedenim kırgındı. Kırgın olmak ise korkutuyordu, ne demişti şair; kırgın insan saldırır dünya ya, kırgınlıklarını herkese göstermek için.

Kork mutsuz insandan!

Bakışlarım Savaş'a çevrildi. Evimin önüne geldiğimiz için araba yavaşlamıştı.

"Sağ ol." Sakin sesimle devam ettim. "Her şey için."

Gülümseyerek konuştu "Lafı bile olmaz."

Arabanın kapısını açarak aşağıya indim. Bedenime işleyen soğuk tenimi ürpertmeye yetti. Kollarımı bedenime sararak eve doğru ilerledim. Kot pantolonumun cebinde bulunan anahtarımı çıkararak, kafamı kapıya çevirdim.
Kapıda bulunan beden Tan'dan başkası değildi. Tan bana karşı herzaman soğuktu, neden burada olduğuna anlam veremesemde ses çıkarmadım. Beni fark ettiğinde elindeki sigarasını söndürerek bana doğru yürüdü.

"Ne işin var burada?"

Bakışları sakin ve merhametliydi. Fakat katiyen Asaf'ın merhametiyle bir değildi.

"İçerde konuşalım."

"Konuşacak birşey yok. Ne söyleyeceksen söyle ve git."

Bu kadar kötü biri olduğumu beklemiyor olsa gerek ilk beş saniye tepki vermedi.

"Pekâlâ." Keskin sesiyle konuştu. " Efsa, Asaf'ın üzerine fazla gittiğini düşünüyorum. O pezevengin arabasından indiğini öğrenirse..."

"Öğrenirse?" Sinirle konuştum. "Ne yapar? Yine mi kovar? Yine mi kırar?"

Cevap vermedi vermeye yüzü yoktu.

"Kırıldım Tan. Hiç kırılmadığım gibi kırıldım."

Cevaplar tükendiği vakit arşa çıkan sığıntı bedenler bizimdi. Almak ve vermek arasında kalan o ince çizgi de dans ediyorduk. Tehlikenin farkın da olduğumuz biliniyordu. Bu kaçınılmazdı, gerçeğin ve gerçekliğin hazin sonu bizi arşa çıkarmaktan başka birşey yapmıyordu. Tan'a sırtımı çevirerek yapının kilidine anahtarı soktum. İki kere çevirmem sonucu kapı açılmıştı. Arkama dahi bakmadan içeriye girdim ve Tan'nın yüzüne kapıyı kapadım.

MÜLHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin