38.BÖLÜM: "ACILAR KUYUSU"

8.6K 338 9
                                    

Keyifli okumalar.

Sıla-Getir Geri.

Sıla-Getir Geri

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🍷

Bir acının bıraktığı tüm hislere kapıldım. Kapıldığım acının seli öylesine şiddetliydi ki, acılar kuyusuna kadar sürüklendim. Kör şeytan, görmeyen gözleriyle acı planlar hazırlarken ben izlemek dahi istemedim. Çünkü izleyecek takatim yoktu. Hayatım boyunca şeytanla iş birliği yapmıştım zira izlememe gerek yoktu. Papatya kokusu burnuma doldğunda, bunların benim ruhumdan kopan çürük ceset parçaları olduğunu fark ettim. 

Acı bir oyundu. Biz ise bu oyuna ayak uydurmaya çalışan bireylerdik. Her insan doğardı, yaşardı ve ölürdü. Denge ve düzen bundan ibaretti. Sadece ölüm üzerimizden gelip geçtiğinde ardımızda bıraktığımız sevdiklerimiz olurdu. Benimde vardı. Asaf vardı. Ben ölürsem üzülürdü. Biliyordum. Karın şiddetti gittikçe artıyordu. Belli belirsiz üşümeye başladığımı hissettim. Aşırı kar yağışından dolayı vadinin içinde bekliyorduk. Onun kucağında, ona sarılı bir şekilde. Bir anda uçup giden benliğim bir anda bana dönüp gelebilirdi. Kokusunu ciğerlerime haps etmek istercesine içime çektim.

İçime çektiğim koku ciğerimi yaktı.

Beni yaktı.

Onu yaktı.

Beyaz kar taneleri teker teker yere çarptığında yüreğime damlayan kırmızı tanelerin hesabını kim verebilirdi?

"Söylesene Asaf?" Bakışları anlamaz bir şekilde üzerimde dolandı.

"Ruhun, ruhumu yakarken, nasıl bu kadar rahat nefes alabiliyorsun?"

Işıkların üzerime aktığı, oyunum. Sakince yerine oturdu. Hayatıma sığdırdığım bilinçli ve bilinçsiz insanları hayatımdan çıkarmak istedim. Yansın, yüreğim buz tutmuş gibi yansın. Ufak tefek oyunlara yer kalmasın. Yansın, yanabildiği kadar yansın. Ben yaktığım kadar yansın. Acının kilit vurduğu bedenim kanıyordu. Kimse sormadan, kimsesizce kanıyordu. Ben biliyordum, bilinçsizce sevenlere dair herşeyi biliyordum.

"Nefes aldığımıda nerden çıkardın?"

Ruhu, bana dolandı. Benim benliğim ise ona. Ardından sert sesiyle devam etti. "Hem benim ruhum mu, senin ruhunu yakıyor?"

Kafamı salladım. "Ruhumu ateşe veririm."

Güldüm. Tebessümüm karşı kıyıdan bile gözüktü. Yağan kara sığındım. Beyaz tanecikler gerçekten siyah mıydı? Değildi. Onlar beyazdı. Anlattığım bilinen veya bilinmeyen tüm zaman koşullarını değerlendirdim. Özgürlüğün bana vurduğu pençelere ayak uydurdum.

"Bozma asabımı Efsa."

Fısıldayarak konuştum. "Bozmam."
Bozmayacağım yeminler diz boyu arttı. Sıralamada yerin dibine giren duygularım, İngiltere'de ki küçük kasabadan geçti. Enlemin sıfır olduğu noktalar bana çarptı. Okyanusun hazin dolu kokusu bir meridyene sığındı.

MÜLHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin