10.BÖLÜM: "SOLMUŞ ÇİÇEKLER ORKESTRASI"

27.1K 1K 247
                                    

Keyifli okumalar.

Bu bölümü bu kitaba destek olan herkese ithaf ediyorum.

Bu bölümü bu kitaba destek olan herkese ithaf ediyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şu gifi bırakmak istedim. Gönlüme hitap etti.

Kitapla hiç alakalı değil ama yazarken bu şarkıyı dinledim.

Bengü&Hakan Altun-Sanki.

🍷

Şarkılarım güzel bir nakarat oluşturdu dudaklarımda. Kirlendi
satırlar. Ruhum ve bedenim ayrıldı bam başka taraflara çarptı. Sesi kulaklarımda yankılandı. Zihinimdeki cesetler teker teker çürüyüp üşüyen ayaklarımın üzerine düştü. Yorganı üzerime çektim ısınmak için ısınamadım. Burası çok soğuktu. Aynı yukarısı gibi diye düzeltti zihinim. Göz kapaklarımı yavaşca yukarı kaldırdım. Çoktan sabah olmuştu belki öğle olmuş bile olabilirdi.

Gece boyunca dönüp durmuştu Emir Asaf. Biliyorum uyuyamamıştı
Buz gibi olan yerde nasıl uyuya bilirdi ki? Vicdanım sorguladı beni.
Cevap vermedim. Veremedim. Sırtı dönük bir şekilde uyuyordu. Sadece sırtını görüyordum. Kaburgalarının belli olduğu kavisli bir sırtı vardı.
Uyandırmak istemedim onu. Belkide uyumuyordu ama yinede uyandırmak istememiştim. Kayıp ruhumun kapıp haritası diye geçirdim içimden. Öyleydi. Emir Asaf kayıp ruhumun kayıp haritasıydı. Bulmak zordu bulduktan sonra çözmek daha zordu. Kafam bir kasırgaydı. Kasırga bittiğinde geriye sağ birşey kalmamasından korkuyordum.

"Uyanmışsın."

Ona bakıyordum ama uyandığını bile fark etmemiştim.

"Uyandım." Ve devam ettim. "Sen ne zaman uyandın?"

"Hiç uyumadım ki."

Kalbime bir sızı vurdu o an. Biliyordum o vicdanımdı. Sustum.
Nasıl konuşurdum ki? Ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Beyaz çoraplarımla kahverengi zemine bastım. Büyük bir ahenk uyandırdılar. Usul adımlarla karşımda duran küçük aynaya yaklaştım. Kendime baktım o an.
Belime kadar uzanan kahverengi saçlarım, küçük burnum, kahverengi gözlerim, küçük boyumla tam bir melankoli oluşturuyordum.

"Ne yapıyorsun öyle?"

"Hiç... Hiç birşey yapmıyorum."

Ayağa kalktı. Benim onbeş adımda geldiğim yolu, o altı adımda yanıma geldi. İlk kafasını aynaya çevirdi sonra ise bana baktı.

"Ne yapıyorsun bilmiyorum ama aynalar bazen yalancı bazen ise dürüstür. Yani iki yüzlüdür inanma."

Bazen hiç anlamadığım bir dili konuşuyordu sanki.

"Anlamadım ki."

Gülümsedi. Belki kalbim festival alanına döndü.

"Beyni alınmış güvercin."

MÜLHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin