12.BÖLÜM: "KAYBETMİŞ GÜNAHKÂRLAR"

26.3K 1K 125
                                    

Keyifli okumalar.

Sezen Aksu-Odalarda ışıksızım.

🍷

Bir duvar yıkıldı üzerime sesizce. Ses çıkarmak istemedim. Neden çıkarayım ki? Ben karanlıkta da mutluydum. Tek başıma mutluydum. Paramparça olmak istedi bulutlar her çığlığımda ama ben paramparça olmak istemedim. Ben kendi parçalarımla mutluydum. Zaten dağılmış olan ruhumu birdaha dağıtmak istemedim. Çünkü toplayamazdım. Nasıl toplayayım? Kırık bir kadındım ben. Kırık kadınlar hep zoru seçerlerdi. Bende zoru seçmiştim. Günahkârlar orkestrasında bir şarkı başladı. Nakaratları dudaklarıma düştü ardından yavaşca zihinime süzüldüler.

Şarkılar bana çaldı.

Ruhuma çaldı.

Beş yaşındaki Efsa'ya çaldı.

Uykusuz gecelerin en karanlık saatine çaldı. Küçük Efsa'nın çığlıklarına çaldı. Kimse duymadı o gece çığlıklarımı. Bağırdım ama duyan olmadı. Beni her gece ağlamaya mahkum bıraktılar. Ben ağlamak istememiştim ama neden ağlattınız? Küçük çocukları ağlatmamalılar. Jiletleri yavaşca ayağıma sapladı zihinim. Artık yürüyemedim çünkü ayaklarımın altından son kalan vicdan kırıntılarınıda kanımla beraber akıttım. Emir Asaf gururluydu. Bunu anlamak zor değildi. Kendisi söylemişti. Gidersen gelmem. Demişti. Belki gelir demiştim içimden ama geleceğini düşünmemiştim. Sırlar hayatımızdaydı. Kimse inkar edemezdi. Emir Asaf hakkında bilmediğim çok şey vardı. Neden anlatmıyordu?

Kefenim siyah olsun isterdim. Keşke siyah olsaydı çünkü beyaz bana yakışmazdı. Kalbim tüm kelimeleri en uzak ülkelere taşıyıp idam etti. Ben sadece; kalbim sağ olsun. Dedim. Yatakta bir kez daha döndüm uyuyamamıştım. Ben kendi küçük hayatımda yaşarken burada ne işim vardı? Gitmek istemiştim ama dudaklarım yalan söylemişti. Ben gitmek istemiyordum. Belkide Emir Asaf'a bağlanmıştım ya da parasına bağlanmıştım. Zihinimdeki kelimeleri def ettim. Bazen kendimi bile tanıyamıyordum. Dolgun dudaklarımdan çıkan kelimelere inanamıyordum. Kahverengi gözlerimi kararmış havaya diktim.
Yavaş bir şekilde beyaz örtüyü üzerimden çektim. Çıplak ayaklarımı, soğuk fayansa değdirdim. Üşüdüm ama üşümemezlikten geldim. Soğuğa aldırış etmeden. Aşağıya inmek istiyordum fakat nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordum. Gururlu bir adamdı o. Gidersem peşimden gelemezdi.

Çıplak ayaklarımın çıkardığı tok sesle yürüdüm. Avucumun içine kapının kolunu alarak aşağıya indirdim. Galiba Emir Asaf'tan çekiniyordum ama Efsa kimseden çekinmezdi. Ayaklarımın verdiği komuta uyarak aşağıya doğru adımladım. Kendimi iyi hissetmiyordum. Bu fiziki birşey değildi daha çok ruhsal birşeydi. Ruhsal anlamda yorulmuştum. İki kelime yetiyor bir kalbi kırmaya, Emir Asaf'ın dediklerine kırılmıştım. Önemsiz birşey'e kırılmıştım ama kırılmıştım. Küçük ayaklarımın çıkardığı hafif ses zihinime kazındı. Odanın kapısı açıktı. Ola bildiğince yavaş ilerledim. Kapının önünde adımlarımı yavaşlattım.

Oradaydı. Koltuğun hemen yanında yerde oturuyordu. Yüzü yere dönüktü. Ayaklarının dibine bakıyordu. Galiba biz kaybetmiş günahķârlardık. Zihinim; Neden kaybediyorsunuz? Diye bir soru sordu. Cevabı basitti.

Biz günahkârdık.

Emir Asaf'ı tanımıyordum. Evinde en az iki hafta kalmama rağmen onu tanımıyordum. O kendisini bana açmıyordu ama ben öyle değildim. Beni çözmek kolaydı. Emir Asaf beni çözmüştü,
Hissediyordum.

Korkak adımlarla yanına yaklaştım. Kolum koluna değecek beni alt üst edecek şekilde, yanına oturdum.
Konuşmak istedim ama konuşamadım. Biz neden bu haldeydik? Emir Asaf gidersem peşimden gelmeyeceğini söylemişti sadece. Bana seçim yap demişti. Ya git ya kal. Şimdi de cevap bekliyordu.

MÜLHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin