11. Bölüm: "İstiridye İncisi."

169K 8.2K 17K
                                    

Multimedya;

Loic Nottet, Million Eyes.

Merhaba Balca'larım. Uzun ve sizi tatmin edeceğine inandığım bir bölümle birlikte geldim.

11. Bölüm: "İstiridye İncisi."

Zamanı jiletliyorum, şeytan ininde, melek kanatlarını parçalayan ağzı keskin jiletimle.

Jiletlenen zamandan akan kan, bir güle renk verir gibi boyuyor okyanus çıkıntılarındaki çakıl taşlarını. Kanın rengi usulca akmaya başladığında, gökyüzündeki bütün kanatlılar terk ediyor okyanus semalarını. Delirirken serçeler, kan kusuyor kartallar. Kaçarken balıklar, boğuluyor karada istiridyeler.

Kız çocuğu...

Söyle, hangi masalla kandırıldın, kimsesiz günün birinde?

Haydi söyle; kandırıldığın hangi masal gerçekleşecek günün birinde?

Hiçbir masal.

Eğer bir şeyleri sorgulayacak olsaydım Korkut Eflâh'ı sorgulamakla başlardım bir şeyleri sorgulamaya. Zira onun evinde kendime geldiğim ilk andan beri çevremde gelişen her olay onunla bağlantılı ve meçhul bir gizlilik taşıyordu. Fakat ben sorunlara kafa takmamayı, beynimi bunlarla bulandırmamayı seçmiştim; şu ana kadar.

o an...

Bileğinden yangın akıttığı andı.

Bakımsız, uzamış tırnaklarıma yanaklarımı şişirerek bakarken, şöminenin yanaklarıma kustuğu alev sıcaklığını net bir şekilde hissediyordum. Olayın üstünden yaklaşık olarak üç saat geçmiş, biz bu sırada kendi köşemize çekilerek kendimizce tespitler yapmıştık. Sessizce ve bir an olsun konuşmadan.

Korkut Eflâh kimdi?

Bu, cevabı şimdilik kusursuz sır olan bir soruydu. Ona ulaşıyormuşsunuz gibi hissettiriyordu ama sanki milyarlarca yıl uzağınızdaymışsınız gibi olduğunu anlıyordunuz. Ona nötr olduğum için varlığı veya yokluğu rahatsız etmiyordu ama insanı kendine çeken cazibesini inkar etmiyordum.

Bu cazibe de payı olan zihninde nasıl bir galaksi yaşıyordu.

Benimle veya etrafımızda dönen olaylarla ilgili bir şeyler biliyor muydu?

Evet, asıl sorulması gereken soru buydu.

Onun keyifle riyakârca yudumladığı sigaranın kokusu burnuma yükselerek algılarımı ayarttığın da, küçük göz bebeklerimi ona kaldırarak, onun gözlerini maviye boyadım.

Kim görse bu adamı, üzer diye düşünürdü bir insanı...

Bu adamı birilerine yardım ederken düşünebiliyordum, fakat birine haksız bir yargıyla kötülük ederken düşünemiyordum.

Ona baktığımı fark ettiği halde ısrarla sigaranın bıkkın, yorgun külüne bakıyordu. Yüzümü buruşturarak yırtılan bilek derisine bakarken, "Canın acıyor mu?" Diye sordum samimiyetle. "Merhem sürebilirim. Veya sargı bezi işe yarayabilir."

Mimiksiz, hareketsiz yüz ifadesinden ödün vermedi. "Gerek yok," dediğinde, ona tek kaşımı kaldırarak baktım. "Derim kendini tazeleyerek, yarayı kapatıyor. Bu da kısa sürede gerçekleşiyor."

Kalbim bir an durdu, sonra durmanın intikamını almak ister gibi deli bir kuvvetle hızlandığında, gözlerim şaşkınlıkla irileşmişti. Belirsizlik karnıma, neşterindeki pası bırakarak beni ters düz ederken, "Hayır," diye mırıldandım, kafamı iki yana sallayarak. "Bana yalan söylemiş olamazsın."

OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin