25. Bölüm: "Öldürücü Alerji."

118K 7K 9.8K
                                    

Multimedya:

Something İn Your Eyes. (Bu şarkıyı kimlerin söylediğini bilmiyorum, sadece bu klipli halini biliyorum ama çok sevdiğimi söyleyebilirim.)

Yorgun, yılgın bir şekilde geldim :( N'apıyorsunuz? Nasılsınız? Uzun bir bölüm getirdim, şaşkınlıklar yaşayabilirsiniz :)

🌈

25. Bölüm: "Öldürücü Alerji."

Bizim için indirdiler bu bulutları yere,

Başımızın üstüne koydular.

Bizim için indirdiler bu güneşi yere,

Ayağımızın altına aldılar.

Ne zaman başımızın üstündeki bulutlardan bir yağmur düşse, ayağımızın altındaki güneşe çarpar. O zaman bir gökkuşağı ikimiz arasındaki bir yerde ansızın aydınlatır bizi.

Çok çok uzun yıllar önce;

Kız hırkasının iki yakasını sıkıca tutarak önünü örterken, başındaki berenin uçup gitmemesi adına bir diğer eliyle beresini dengede tutmaya çalışıyordu. Rüzgâr, teni kızartacak kadar durdurulamaz bir hızla seyrediyordu ve kız, çatısı darmadağınık olan bu barakanın altında kendini korumaya çalışıyordu. Az daha beklemesini gerekecekti, sevdiği adamın kendisini çok bekletmeyeceğini biliyordu. Beline doğru dalgalı halde inen saçlarının yüzüne attığı darbelerden rahatsız olarak yanaklarını şişirirken, başını hafifçe yana doğru düşürerek bal renkli gözlerini sokağın ucuna doğrulttu.

Onu gördü.

Adam, başına örttüğü siyah beresinin altında dağılan kestane renkli perçemlerini düzelterek kendisine doğru ilerliyordu. Adımları seri, baskın gölgesi varlıklıydı. Oradaydı. Kendisine ulaşmak için hızlıca yürüyordu. Kızın göğüs kafesindeki kemikler birbirine sürterek kızıştığında, zincirlerinden kurtulmak isteyen kalbini hissetti. Bedeni, içinde bir kıyameti yaşamış gibi yerle bir olurken, gülümsemesi dudaklarının ucundan taştı ve gölgesini göz bebeklerine düşürdü. Yanaklarına, gülüşünden birkaç tutam serpildi. Yanakları kahkahalar atıyordu.

Adam ona gelirken durma eylemine son verdi ve ona doğru koşmaya başladı. Bacaklarının sarhoş aklının emareleri gibi dolanarak takılmasına aldırmadan aralarındaki mesafeyi kapattığında, adam kırılmış yanaklarına gizlediği tebessümle onu karşıladı ve kollarını iki yana açarak kızı kolları arasına davet etmedi. Kız bu daveti kabul ederek kendini adamın kollarına attığında, ayakları yerden kesilmiş ve çenesi adamın omzuna yaslanmıştı. Ayakları boşlukta sallanırken, belindeki kolları hissetti. Gökyüzü diye düşündü kadın. Gökyüzü bile bu kadar sıkı sarılamaz çocuğu olan güneşe.

Kollarının arasındaki sıcaklığın en ücra diplerine bile yerleşerek kendisini tamamladığını hissettiğinde, eksik olmanın ne kadar kıymetli olduğunu hissetti. Eksik olmasaydı tamamlandığını hissetmeyecekti. Dudaklarını adamın kemikli ve erişilebilir olan teninin üzerinde kaydırırken, "Prensesler bu kadar bekletilmez," dedi, kaşları çatılırken. Ekledi. "Seni özledim. Seni çok özledim."

Adam bir dalga gibi dudaklarına çarpan seyrek gülümsemesini kızın boynuna düşürürken, "Sadece iki gün oldu," dedi, kızın boynuna düşürdüğü tebessüm, kızın teninde kahkahalara dönüştü. "Beni özlediğine inanmalı mıyım? Hadi, bunu ispatla."

Kadın yüzünü arkasına doğru yatırarak adamın yüzüne hizaladı. Adamı kaale almadan pürüzsüz çenesini izledi. "Sakalların yok."

Adam dudaklarını kızın elmacık kemiği üzerine hafifçe dokundurdu. "Çünkü böylesini seviyorsun."

OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin