|2. KİTAP| 6. Bölüm: "Ateşe Sarılmak."

74.6K 6.8K 9.4K
                                    

Multimedya:

Christina Perri, A Thousand Years.

Merhaba!

ARTIK ÇILDIRABİLİRİZ SEVGİDEN DELİREBİLİRİZ O BÖLÜM GELDİİİİ!

Oy ve yorumlarınızı ihmal etmeden keyifle okuyun canımın içleri^^

6. Bölüm: "ATEŞE SARILMAK."

Yanan bir denizde yüzemem sanmıştım.

Yüzüyordum.

Alevler her yerimi sarmış, içimdeki denizi tutuşturmuştu. Elim yüzüm, etim kemiğim, zihnim beynim... Her yerim alevlerin ortasında kalmış, denizin içindeki buz dağlarını bile eritmiş ama bana kıyamamış bir ateş bu. Her yerimde. Benimle. Biliyor musunuz, artık üşümüyorum. Yanıyorum, özlediğim gibi.

Onun sesini duyalı, ruhuyla burada olduğunu fark edeli kaç saniye olmuştu? Ellerim kapıya dayanmış, vücudum ve zihnim duraksamış, gözlerim odaksız bakmaya başlamıştı. Titriyor, kafamı durmadan iki yana sallıyor, kaybolmasından korktuğum için ondan tarafa dönemiyordum. Gerçekten burada, benimle miydi? Aman Allah'ım! Buna nasıl inandırdım. Koskoca bir yıl geçmişken, ona hasretim bir dağ kadar büyümüşken, ölümüyle küçülüp, neredeyse yok olmuşken... Şimdi burada olmasının bir hayal olmadığını kendime nasıl inandıracağım? Nasıl kaybolmasından korkmadan ona döneceğim? Uzanıp nasıl dokunacağım? Ah! Ateşinden korkmuyorum, o ateşte yanmak için bir yıl bekledim, ben onun bu deniz üzerinde ufalıp yok olmasından, bir hayal gibi kaybolup gitmesinden korkuyordum.

Vücudunun tümü su olan birisi ateş için yanıyor.

Kalbim, sen söyle... Gerçekten burada mı?

Başımın tepesinde, saçlarımın üzerinde bir ağırlık hissettim ve bunun onun dokunuşu olduğunu anladığımda pimi çekilmiş bir bomba gibi serbest kaldım. Boğazımdan çığlığı andıran bir hıçkırık koptu ve göz yaşlarım hızla yanaklarıma boşaldı. Vücudum büyük titremelere dayanamayarak kapıya yaslandığında, Eflâh'ın dokunuşu kayboldu ve yerini, tüm zamanlardan daha güzel olan sesi doldurdu. "Saçların ne kadar da uzamış."

"Eflâh! Sen... Gerçek misin?"

"Güzelliğin kadar değil."

"Ah!" Boğazımdan acı dolu bir haykırış daha döküldü ve bu sefer sıcaklığı omuzlarıma yerleşti. Evet, ben bu sıcaklığı tanıyordum, burada yanmışlığım vardı. Gözlerim kapandı, iri damlalar adeta bağırarak yanaklarımdan inerken, vücudum onun elleriyle yavaşça döndü. Elleri mi? Gerçekten elleriyle bana dokunuyor muydu? Omuzlarıma, tenime, suyuma ateş mi oluyordu? Bedenim döndü ve sırtım kapıya yaslanırken ellerim onun ellerini arayışa çıktı.

Elini tuttum.

Dünya artık avuçlarımdaydı.

Gözlerim hayret ve sevincin vermiş olduğu coşkulu hisle beraber yavaşça aralandı ve bulanık bakışlarımdan sıcak damlalar düştü. Gözlerimi birkaç kez kırparak görüşümü temizledikten sonra karanlığın içinde onu aradım ama... bulamadım. İlk an yalnızca ruhuyla, bir vücuda sahip olmadan burada olduğunu düşündüm ama başımı eğip tuttuğum ele baktığımda, aslında onu görebildiğimi anladım. Aman Allah'ım! Bu nasıl mümkün olabiliyordu? Vücudu, eli, yüzü... Bir bulut kümesinin, sisli bir perdenin içindeymiş, yok oluşunun son dakikalarını yaşıyormuş gibiydi. Belli belirsiz, varla yok arasındaymış gibiydi. Görüntüsü her an kaybolmaya meyilli, elimi uzatsam kaçacak gibiydi. Onu, sadece dikkatli baktığımda görebilirdim. Azdı, varla yok arasındaydı, elimi uzatsam kayıplara karışacak gibiydi ama... Bir vücudu vardı.

OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin