|2. Kitap| 12. Bölüm: "ÖLÜMSÜZ AŞK."

66.4K 5.7K 6.7K
                                    

Multimedya:

Merhaba canımın içleri! Umarım keyifle okuyacağınız bir bölüm olur, lütfen bölüm sonundaki açıklamaya bakmayı unutmayın.❤️

12. Bölüm: "ÖLÜMSÜZ AŞK."

Upuzun bir geceydi.

Aşk sadece kalple alakalı değilmiş, bu gece anladım. Tenimde mesela, elimde, gözümde, hissi alabilen her santimimde... Beynimde, düşüncelerimde, kafamın en içinde... Aşk mesela, sadece kalple alakalı değil; bu yüzden öldüğünde bile ölmüyor. Aşk ruhta ve bu yüzden aşıklar, öldüklerinde başka bir dünyada kavuşacaklarına inanırlar.

Ben bu dünyaya kaç kez geldiğimi bilmiyorum ama kaç kez gelirsem geleyim ölümsüz bir aşkla doğacağımı biliyorum.

Bizim aşkımız bir döngü.

Korkut Eflâh, kocam, ruh eşim, yanan ateşim... Onu o kadar seviyordum ki, aşkımız birleştiğinde her hücremde onun ateşinden bir parça hissetmiştim. Aşk hangi kalıplara sığar, hangi kelimelerle anlatılır bilmiyorum. Kimisi hırçın yaşar aşkı, asabi... Kimi nazik yaşar, incitmekten korkar. Biz onunla sevdayı hep nazik yaşadık, bir gün olsun birbirimize kötü kelime etmedik, birbirimizi hiç kırmadık. Sadece sevdik ve ben boğulurken, o da yandı.

O sönemiyorum, dedi. Ben de seninle yanarım o zaman dedim.

Böylece ateş ve su iken, suyu ateşe çevirdik.

Hâlâ küvetin içindeydik, onun göğsüne kıvrılmış yatıyordum. Bacaklarım geçmişti, hâlâ denizkızıydım ama eskiden sadece gerçek denizde deniz kızı olurdum; sanırım bu kez birleşmemiz dolayısıyla denikızına dönüşmüştüm. Suyun içindeydik, su soğuktu ama Eflâh sıcacıktı. Kollarımı boynuna dolamış, göğsüne yaslanmış, sükut içinde duruyordum. Eflâh saçlarımla oynuyor, ensemi, omuzlarımı öpüyordu. Her öpücüğü bir bomba etkisinde olup yüreğimdeki taşları titretiyordu. Esnedim ve yanağımı göğsüne sürttüm. "Korkut, bir şey soracağım?"

"Sor bakayım tatlı kız."

Gülümsedim, bana özel kullandığı kelimeleri seviyordum. "Hani biz dünyaya ikinci kez geldiğimizi düşünüyoruz ya... Aslında ikinci kez gelmediysek? Yani bu bir döngüyse, mesela yüzyıllardır seninle ben farklı hayatların içinde doğup sürekli birbirimizi arıyorsak ama sadece bir önceki hayatlarımızı hatırlıyorsak? Son günlerde bunu düşünüyorum."

Saçlarımdaki eli duraksamış olsa da çok geçmeden tutamların arasına karışıp başımı şefkatle okşamaya devam etti. "Yani aslında yüzyıllardır dünyaya gelip farklı hayatlar yaşıyorsak... birbirimizi bulmaya devam ettikçe bunun bir sonu gelmez ki, kıyamet kopana kadar biz sürekli yeniden ölür, doğar ve birbirimizi buluruz."

Kelimelere döküldüğünde... Bu şey o kadar büyülüydü ki, açıklayamıyordum. Belki iki yüz yıl önce de dünyaya gelmiş, birbirimizi bulmuş, farklı şekillerde ölmüştük. Kendimi gülümserken buldum. "Farklı hayatlar, farklı insanlar, farklı yaşamlar... Değişmeyen tek şey birbirimizi bulma gayemiz, birbirimizi arama aşkımız... Eflâh, bu çok büyülü bir şey değil mi?"

"Öyle," dedi, gülümsüyordu ve sesi yumaşaktı. Eflâh'ın sesi zaten hiç asabi ya da sert olmazdı ki. "Düşünsene, daha önce belki yüz kere seviştik Aysima? Yüz kere bulduk birbirimizi, yüz kere kaybettik. Yüz kere yandık, ben belki yüz defa sönemiyorum, diye bağırdım. Sen yüz defa beni bekledin, ben yüz defa sana geldim..."

OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin