Multimedya;
Evanescence - My Immortal.
Gece geldim, en sevdiğim zaman diliminde.
İyisiniz değil mi? İyi olun.
8. Bölüm: "Morfin."
Senin mabedin benim göğsüme asılmış bir iltihaptı. Göğsümde taşıdığım hastalığın beni öldürmesine izin verirken, yaprakları avuçların kokan güllerinin cesetleri bir okyanusta çalkalandı. Sonra senin iltihabın beni bitirdi, kefeni; okyanuslarına dökülen gülden yapraklar oldu.
Ve, sonra battım.
Okyanusuna.
Gül cesetlerinden yaptığın kefenimle.
Ve, işte şimdi senin okyanusların bir mezardı, taşıdığın en güzel ceset olmaya adaydım.
Külleri çalınmış bir anka, martısı kaybolmuş bir okyanus ve vadisi mayınlanmış bir kelebek değildim ama bilinci kaybolmuş bir Eyşan'dım. Hayır, Eyşan değildim ama o Eyşan olmamı istemişti. Onun zihni bakire bir evrenin ayaklarıma serdiği cehennem toprağıydı. Martısı kaybolmuş okyanus sen misin?
Korkut Eflâh Zemherir.
Neden battığım okyanus senin zihninde.
Ve, ben neden oraya erişemiyorum?
Saatten, günden ve geceden habersizdim. Gün ayıktı, onu biliyordum ama saatin kaç olduğu hakkında bir fikre sahip değildim. Uyumamıştım, doğmayan gün dirilmezse, yatılan kabuslardan ayılmazdı. Salondaki şöminenin önünde, nahif parmaklarım arasında dengelediğim içi dolu salep kupamla oturuyordum ve bunu baya uzun saatlerdir yapıyordum. Gece, Korkut Eflâh gül bataklığındaki dikenleri toplarken, onu izlediğimi elbet fark etmiş ve o dikenleri gözlerimin en içine bakarak toplamaya devam etmişti.
Ona fazla bakmaktan mıdır, ballarıma batan bataklık dikenleri?
Yoksa o bataklıkta çırpınmaktan mı?
Günün doğuşunu, şafağın kendini gökyüzünün kollarına asılı bırakışını izledim. O sakallarını yüzünden temizledikten sonra, bana tek kelime dahi etmeden yanımdan geçmiş ve odasına girmişti. Ben de kaçan uykum yüzünden salona geçerek şömine başına oturmuştum ve hâlâ oturmaktaydım. Salebi mutfak dolabında bir rafta bulmuştum ve iyi gelmişti.
Omuzuma dek uzanan fersiz saçlarım kazağın açık bıraktığı tenimde bir armağan gibi dururken, usul bir yutkunuşu boğazımdan geriye ittim. Korkut Eflâh baya erken uyanan bir adamdı ama gün saatler önce doğmasına rağmen hala uyanmamıştı. Bu detayın beni ilgilendirmemesi gerektiğini fark ettiğimde, umursamazca omuz silktim ve başımı sol omuzuma düşürdüm.
Mercan beni izliyordu.
Gözlerinin içindeki yorgun cesetler kokuşmuştu ama o güzel bakmayı başaracak kadar özel bir köpekti. Beyaz, kar kadar berrak tüyleri yumuşak görünüyordu ve şu an için uysaldı. Yorgun bir tebessümle gül kurusu dudaklarımı kıvırırken, "Mercan," diye mırıldandım çatlak bir sesle. "O nerede?"
Mercan yanağını boynuna sürttü, cüsseli ve narin olabilmeyi başaran bir köpekti. Mutsuz ve dahası üzüntülü görünüyordu. Havladı, bu huysuz ve hastalıklı bir sesti. Bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi lakin zihnime henüz gün batmamıştı. "Ne havlıyorsun?" Diye homurdandım ters bir sesle. "Hem sen neden çıplak geziyorsun? Şeyini görüyorum!"
Havladı.
Vahşice.
Bu vahşi hali tebessümümü benden çalmak için var edilmiş gibiydi ama o tebessümü korumalıydım. Korktuğumu hissettirmemek için gülümsememi yanaklarıma yaydım. "Aşk olsun Mercan," diye konuştum ılık bir tonlamayla. "Şakadan da anlamıyorsun. Ne havlıyorsun, köpek misin sen?" Duraksadım ve cümlemin üstünden geçtim. "Evet köpeksin ama bundan bana ne?"
![](https://img.wattpad.com/cover/88684679-288-k162715.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|
Fantasía"Acıdan geçemeyen kadının, acısı bitemeyen adamla; kırık dökük sevdası." Kendini bilmez bir gecede, ay tamda göğün bağrında uyuklarken başladı her şey. Kader; dizleri yaralı bir kızı, dudakları kan kokulu bir adamın koynuna sardı. Yitirdiği...