15. Bölüm: "Velfecri."

132K 8K 18.4K
                                    

Multimedya;

Bu bölümü en sevdiğiniz şarkılarla dinleyin, hatta bana da önerin.

Bu sefer erkenden geldik! Dopdolu bir bölümle birlikte üstelik.

Ve elbette uzun sayfaları kapsayan bir bölüm ;)

Ve elbette uzun sayfaları kapsayan bir bölüm ;)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🍏

Bölüm 15: "Velfecri."

Gecenin koğuşlarına bırakılmış karanlığın uğultusu kulaklarıma usulca sızarken, aynı geceye asılan bir geçmiş kopuk kopuk sahneleriyle velfecri okuyordu zihnimin hayalet dolu odalarında.

Hep bir ağızdan şunu zikrediyorlardı: Yakandayız Aysima.

Soluk borundan aşağıya inen bilenmiş, kızgın bir bıçak gibiyiz.

Etinin üstünde pişiyoruz.

Senin etini pişiriyoruz.

Söküp atmadıkça kurtulamazsın.

Çünkü burası geçmiş.

Bir yıl önce.

Üstümdeki havludan kurtularak çıplak kaldığımda, bomboş ve hissiz gözlerle tozlanmış aynadaki yansımama baktım. Derbeder vücudumdaki morlukların sebebiyet verdiği görüntü o kadar alışagelmişti ki, hiçbir şey hissetmiyordum. Renksiz tenimi bir başkası görse şüphe dahi etmeden hasta olduğumu düşünürdü, o derece kansız ve bozulmuş görünüyordum. Sadece dışımın böyle görünmesini tercih ederdim ama içim dışımı yalnız bırakmamış, bozulmuştu. Gözlerimi yavaşça yumdum, canım aldığım darbeler yüzünden acıyordu.

Fiziki acı ile başa çıkamıyorum, canım tatlıydı. Yine de aynadaki görüntüye baktığım süre boyunca ağlamamayı başardım. Sessiz, sakin ve kendi halinde bir insanın hayattan alabileceği en acımasız karşılıktı bu adam. Onun evde olmamasının güvencesiyle ayna karşısındaki yaralarımı biraz daha kontrol ettim, mahalledeki ebeye görünsem iyi olacaktı; yaralarımı iyileştirmem için en azından bir merhem verebilirdi. Mahallenin sınırları dışına çıkamıyordum, babam ve beni evine hapseden o adam buna her defasında mâni oluyordu.

Uçları omuzlarımı gıdıklayan saçlarımı tamamen sırtıma bıraktıktan sonra ampulü zayıf bir şekilde yanan odaya baktım. Girmeyi her defasında reddettiğim bir yatak, kapısının vidaları geçmiş kıyafet dolabı ve ortaya serilen paspastan başka hiçbir şey yoktu. Mahalle arasında, her şeyden habersizce oynayan çocukların sesini duyuyordum. Cam aralıktı ama perdeler kapalıydı. Ellerimi vücuduma sararak dolabın yanına ilerledim ve basit bir iç çamaşırı takımı seçtim, o herif gelmeden önce giyinmeliydim. İç çamaşırımın üstüne bir eşofman ve gri kapüşonlu geçirerek üşümemi dindirdim. Neyse ki ona yakalanmamıştım. Yatağın üzerindeki battaniyeyi almak için hareketlendiğimde, ne yazık ki sokak kapısından yükselen o lanet sesi işitmiş ve ürkmüştüm.

OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin