Multimedya;
Birsen Tezer, Cem Adrian, Beni Hatırladın mı?
Görüyorsunuz, hiç bekletmedim. Bölüm için meraklı mısınız? Umarım severek okuyacağınız bir bölüm yazmışımdır ;)
Fotoğraftakileri zaten biliyorsunuz ;)
23. Bölüm: "Nefes Boşluğu."
Bu bileklerin savaşı değil, zihinlerin savaşıydı. Ve Eflâh, bu savaşa bir sıfır önde başlıyordu.
Çünkü onun zekâsı, gökyüzünün gerdanındaki yıldızlar gibiydi: parlıyordu.
Bu savaş, onun zihni tarafından talep edilmiş ve sevilmişti. İstiyordu, bu savaşı arzuluyordu. Çünkü bu onun için bir şanstı. Zihnini, zekâsının imrenilecek gücünü kanıtlayabileceği bir deplasman gibiydi. Benim aklım karanlıktaki üç yıldızken, Eflâh'ın aklı bir yıldız kümesinden farksızdı. Allah'ın, onun zihni için ayırdığı zekâ, bizden bir hayli fazlaydı.
Bakışlarını bana çevirdi. Bal harelerin kırık köprülerindeki o heyecan, benim gözlerime bir gölgesini düşürmüştü. Aklındaki tilkilerin sinsi sinsi gülüşleri kulaklarımda çınlıyordu. Benim aksime korkmuyordu ama ben korkuyordum, iri kurtlar artık çok yakınımızdalardı ve ne yapacağımız hakkında bir fikrim yoktu. Ellerim gergince saçlarıma tırmanırken, "Ne yapacağız?" Dedim, genzim dağlanıyordu. "Açlar, görüyorsun, açlar! İnersek bizi yiyecekler."
Korkmadığını bana göstermek ister gibi, daha derine indi gözlerimde. "Eyşan, bazen silah doğrultmak yerine sana doğrultulan silahı almalısın. Bu karşı takımı silahsız bırakırken benim cephaneme bir silah ekler."
"Ben..." gözlerimi kırpıştırdım. "Anlamıyorum. Daha açık konuşur musun?"
"Bizden beklenilen kurtlarla dövüşmek," dedi, şimdi daha açıklayıcıydı. "Ya ben onlarla savaşmaz, kurtlara istediğini verirsem ne olur Eyşan?"
Kurtlar uludu, göğsümdeki hırıltıyı hissettim. "Ne olur?"
"Kurtlar, onların silahı değil, benim silahım var."
Kurtlar sadece bir aracıydı, düşmanın silahıydı. Koltukta ona doğru kaydım. "Nasıl olacak?"
"İzle ve gör."
Heyecanlanmıştım. Salt korkum azaldıkça heyecanım çoğalıyordu, gözlerimin parladığına emindim. Seri bir şekilde bana sırtını dönerek hızlı parmaklarıyla arabanın camını indirdi, soğuk sert bir şekilde çarpmıştı arabanın içine. Meraklandım, ne yapacağını dört gözle izliyordum. Kafasını ileriye uzattı ve parmaklarının yardımıyla ağzından uzun, yüksek sesli bir ıslık döktü. Bu ıslık sanki bir şey anlatmak ister gibi, bir çeşit aracıydı. Kurtların uğultusu artık daha vahşiydi. "O ıslık..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|
Fantasy"Acıdan geçemeyen kadının, acısı bitemeyen adamla; kırık dökük sevdası." Kendini bilmez bir gecede, ay tamda göğün bağrında uyuklarken başladı her şey. Kader; dizleri yaralı bir kızı, dudakları kan kokulu bir adamın koynuna sardı. Yitirdiği...