Multimedya;
Eden, Wake Up.
Hayırlı kandiller :)
Merhaba. Nasılsınız? Yani biliyorsunuz, şuraya birkaç satır bir şey yazmadan duramam.
Bu gözlere ve bakışa hiçbir şey diyemiyorum. Siz söyleyin..
❄
21. Bölüm: "Kıvılcım."
Kan kaybı gibi renk kaybı yaşıyordum. Ne kırmızım vardı ne mavim. Ne turuncum vardı ne morum. Bir kuyu gibi simsiyahtım.
Çünkü ondan gitmenin çıktığın kuyuya tekrardan düşmek olduğuna emin olmuştum.
Kuyudaydım.
Mahallenin girişindeki kirli ve tozlanmış kırmızı tabelaya baktım. Mahallenin ismi şuydu; kuyu. Kuyu mahallesi.
Buraya gelene kadar geçen saatler içerisinde oldukça zorlandığımı itiraf etmeliydim. Dağ evinden ayrılarak şehre çıktığımı, saatlerce bir arabanın beni içine alması için beklediğimi hatırlıyordum. Korkmuş, üşümüş, titremiş, ağlamıştım. Evden çıkmadan önce yanıma bir bıçak almıştım ama neyse ki o bıçak işime yaramamıştı. En nihayetinde bir kadın şoför beni arabasına alarak gideceğim yere bıraktığında bir nebze kurtulduğumu hissetmiştim ama karşımdaki tabeleya bakarken hissettiğim en derin şey kuyunun ne kadar karanlık göründüğüydü.
Fakat bir sorun vardı.
Bugün kesinlikle Eyşan'dım.
Bu yüzden ayaklarımı kıçıma vura vura Korkut Eflâh'ın yanına dönmek istiyordum ama bunu yapamayacağımın bilincindeydim. Bir karar almıştım, doğrusu bu kararı Aysima salağı almıştı ama sonuçta her herükalde kararlarımın arkasında durmalıydım. Bu yüzden evleri bulmalı, mektubu almalı ve Eyşan olarak evime dönmeliydim. Bu mahalleyi tuhaf bir şekilde kolayca bulmuştum, Mathilda ya da Mathilda görünümlü kimliksizliklerden birisi beni buraya getirdiği için semt aklımdaydı.
Kırmızı kapüşonlumun şapkasını yüzüme doğru örterek, beni tanıyabilecek herhangi bir insandan sakınırken, kıstığım kirpiklerimin ardından mahalleyi süzdüm. Az ileride birkaç çocuk cazgırca bağırarak oyunlar oynuyor, birbirlerini zevkle ağlatıyorlardı. "Sümüklüler," diye mırıldandım genişçe sırıtarak. "Acaba azıcık sizinle mi eğlensem? Zaten canım sıkıldı. Donlarınızı indirir kaçarım."
Bu fikir hoşuma gittiğinde, kırmızı pantolonlu çocuğun donunu indirmek adına yönümü çocuklara doğru çevirdim ama bir kadının elindeki sopayla onları dağıttığını gördüğümde kaşlarımı çattım. Ağzımın içinde homurdandım. "Niye dağıtıyorsun oyun arkadaşlarımı ya!"
Bir an kadının basma eteğini indirmeyi düşündüm ama bunu o kadar çok düşünmüş olmalıyım ki kendime geldiğimde kadın uzaklaşmıştı. Şapkamı huysuzca önüme çeker duvar dibinde yürümeyi sürdürürken, "Ev hangi sokaktaydı acaba," dedim düşünceli bir şekilde. "Birine sorsam mı? Ya sorduğum biri beni tanırsa? Ben kimseye görünmeden istediğimi almak ve mahalleden uzaklaşmak istiyorum. İndiğim kuyudan olaysız çıkmam lazım." Çok fazla mantıklı konuştuğumu fark ettiğimde, genlerimde hâlâ Aysima'nın kalıntılarını taşıdığımı fark ederek homurdandım. "Aysima, yürü git!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|
Fantasy"Acıdan geçemeyen kadının, acısı bitemeyen adamla; kırık dökük sevdası." Kendini bilmez bir gecede, ay tamda göğün bağrında uyuklarken başladı her şey. Kader; dizleri yaralı bir kızı, dudakları kan kokulu bir adamın koynuna sardı. Yitirdiği...