29. Bölüm: "Köstekli Saat."

116K 6.7K 12.6K
                                    

Multimedya:

Billie Eilish, Lovely.

TNK, Söyle Ruhum.

Selam, biz geldik. N'aber, nasılsınız? Bu bölüm tıpkı diğer bölümler gibi uzun olacak, umarım beklentilerinizi karşılayabilirim. Her bölüme başlamadan önce kendim için en iyisini yapmaya çalışıyorum. Umarım istediğimi yapabiliyorumdur. 

Keyifle okuyun balcalarım.

🌈

🌈

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

29. Bölüm: "Köstekli Saat."

Burası şeytanın ocağı,
Bir yerlerde şeytanın çırağı,

Kırmışlar iki melek kanadı,
Kime sorsam verir hesabı?

Bir yerlerde şeytana çırak birisi var, hissediyorum. Onlar bu kaderin musallatı, bu şehrin kâbusu, ölülere vurulan toprak, dirilerin önünden alınan ekmek. Kötü olan her şeyler ama maskeleri, onları koruyor. Aslında hepimiz bunların kim olduğunu biliyoruz, inkâr dahi edemeyiz. Bu şehir bizi deprem gibi vurduğunda asla hepimiz şeytanın çırağıyız.

Çünkü hepimiz kaybetmek söz konusu olduğunda, şeytanın önünde eğiliriz.

Kimisi bunu az yapar, kimisi çok. Kimse tamamen iyi olamadığı gibi kimse de tamamen kötü olamazdı. Aslında sorun insanların ne olduğu değil, benim ne olduğumdu. İyi miydim? Bilmiyordum. Kötü müydüm? Belki. Merhametim var mıydı? Kime, ne kadar? Kendimle ilgili bildiğim sayılı şey vardı ve bunların birisi şuydu: ben, yastığımın üstünde onun başını istiyordum.

Yastığıma baktım, onun başı vardı.

Bulutlar, tırnak geçirilmiş yaralar gibi, içinde biriken tüm yağmuru yer yüzüne boşaltıyordu. Gökyüzü, uzun zamandır böylesine sızlanmıyordu. Kiremit çatının delinmesinden korkacağım kadar şiddetli bir yağmur vardı ve bu yağmurun sesiyle uyanmıştım. Odanın penceresini, çatının saçaklarından sıçrayan yağmur suyu ıslatmıştı ve buğulu pencereden dışarıdaki manzarayı gözetleyebiliyordum.

Verandanın ahşap basamakları, neredeyse çürüyecek kadar ıslanmıştı.

Parmaklarım arasındaki tarçınlı kurabiyeyi kemirirken, Korkut'un kapalı göz kapaklarına bir kez daha bakarak iç çektim. Uyanmasını istiyordum, onu uyandırmak kolaydı ama garip bir merhamet hissiyle, onun uyuyup dinlenmesini istiyordum. Gözlerimi yumarak bacaklarımı koltuğun kolçağından sallandırırken mırıldandım. "Korkut Eflâh uyanmıyor, Eyşan'ın kalbini kırıyor."

"Eyşan bugün, kalbi kırılmayacak kadar güzel görünüyor."

Bir an, bu sesi böyle ansızın duyarak göğüs kafesimin üstüne yerleşen ağırlığı kabul ettim. Evet, uyanmıştı ve sayısız saçmalıklarımdan birine denk gelmişti. Alt dudağımı bereleyerek ısırdıktan sonra göz kapaklarımı kaldırdım. Kirpiklerim kalkarken girdi güzel yüzü kadrajıma. Nefesim daha önce, o beni öptüğünde böyle kesilmişti. Dağınık saçları, kırışık perçemleri, kısık bakışları, esnerken yamuk yumuk ama çekici olan ağzı... Asla nefes alamadım. "Sahiden güzel mi görünüyorum?" Yüzümü okşadım. "Mesela en çok nerem güzel?"

OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin