34. Bölüm: "Hayal Kırıklığı."

79.2K 6.3K 6.1K
                                    

Multimedya: Billie Eilish, Ocean Eyes

Selam. Bu bölüm başlığını ÇV'de kullandığımda hiç iyi şeyler olmamıştı. Bakalım burada neler olacak :')))

Bu bölümle beraber sanırım 2M okunmaya ulaşacağız, teşekkür ederim, okuyan gözlerinizden öppptüm.

Keyifle ve severek okumanız dileğiyle. <3

🌊

34. Bölüm: "HAYAL KIRIKLIĞI."

Zamanı, bir yara gibi açıyorduk.

Kabuğu kaldırmış, yaranın içine girmiş, tedavi için uğraşıyordum ama akan kanı nasıl durduracağımı bilmiyordum.

Zamanı küllerinden doğurmuştum ama ateşinden korkuyordum.

Çünkü yaktığım şeyi nasıl söndürebilirim, bilmiyordum. Buradaydık; olmamız gereken zamandan yıllarca geride, bu ıssız gecede, evimizde. Fakat sanki en olmamız gereken yerde, andaymışız gibi hissediyordum. Hâlâ titriyor, ayakta dikilerek hayretle odayı inceliyordum ve Korkut Eflâh çektiği acıya rağmen uyanmamıştı. Bu acı güçlüydü, ya onu bayıltmış ya da uyandırmış olmalıydı ama sanırım üzücü olan gerçekleşmiş, çektiği fiziksel acı uyku sırasında onu bayıltmıştı. Odanın içerisini, dışarıdan vuran ay ışığı aydınlatıyordu ve ben başımın üstündeki ampulu yakmaya korkuyordum. Duvarlara, ahşap komodindeki fotoğraflarımıza, kapakları açık duran kıyafet dolabımıza baktım. Eşyalar eski ama zamanın iyisi gibi duruyordu. Dolabın yanında bir kitaplık vardı ve kitaplığın yanındaysa çalışma masası duruyordu. Çıplak ayaklarımla, ürkerek o masaya yaklaştığımda bir yığın çizim görerek duraksadım ve hayretle dudaklarımı araladım. "Zaman seni hiç değiştirmemiş kocacığım."

Dudaklarım seyrek bir gülümseme çıkarırken, çizimlerden birisini kaldırarak pencereden içeriye düşen ışığın altına hizaladım ve çizimi izledim. Bu sık sık yaptığı o mimari çizimlerinden değildi, bu bir ressamın yapabileceği portre çizimdi ve bunu benden esinlenerek yapmıştı. Kâğıttaki bendim, benim portre çizimimdi ve sol profilimden çizilmişti. Kâğıttaki görsele hayranlıkla baktım, imkânı yok bu kadar güzel olamazdım. Yeteneğine duyduğum hayranlık büyüdü ve kâğıdı alıp göğsüme dayadığımda, kalbimdeki titreşimleri hissettim. "Yeteneklerine, sana, zekâna, iyiliğine, kötülüğüne... Her şeyine bayılıyorum Eflâh."

Kâğıt göğsümden ayırmayarak etrafıma bakındığımda, geniş penceremizin ardındaki bahçeye bakındım. Kocaman bir bahçemiz vardı ve etrafta onlarca çiçek görüyordum. Güller vardı, sayıları fazlaydı ve sanki camı açsam taze kokuları içeriye hücum edecekti. Ahşap bir masa vardı, üzerinde kalemler ve küçük saksılar duruyordu. Bu evdeki her şey bir hayal kadar güzeldi. Gülümsemem kaybolurken tekrar önüme döndüm ve çift kişilikli yatağımıza baktım. Korkut Eflâh yüzünü buruşturmuştu, acı çektiğinden delice bir endişe duyarak parmak uçlarımda yanına koştum ve çizimi bir kenara bıraktıktan sonra dizlerimin üzerinde yatağa tırmandım. Ter kan içindeydi, kendisi benim çektiğim acıdan fazlasını çekmiş olmalıydı. Parmaklarım aceleyle tişörtünün yakasını aşağıya çekiştirirken, "Canını yakmak istememiştim," dedim endişeyle. Teni o kadar sıcaktı ki, birkaç saniyeden fazla dokunduğumda parmak uçlarım kızarıyordu. Göğsünü açtım, doğum lekesine baktım. Kıpkırmızı ve sımsıcaktı. Ağzımı oraya eğerek yarasına üflemeye ve onu serinletmeye çalıştım. "Senin ki neden bu kadar uzun sürdü anlamadım. Bağışla beni lütfen. Canını acıtacağını bilemedim. Üfff..." daha sert üfledim. "Eflâh, uyanma..."

"Ay... Aysima?"

"Buradayım." Gözlerim gerdanından yukarıya, aceleyle gözlerine çıktı ve bakışlarımız rastlaştı. Gözleri kısılmış, kirpikleri terinden ıslanarak ok gibi keskinleşmişti. Çektiği acıyı yüzünde bulabilirdim. "Eflâh, iyisin değil mi?"

OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin