Multimedya;
Merhaba!
Oy ve yorumlarınızı ihmal etmeden, keyifle okuyun canımın içleri<3
🌊
7. Bölüm: "KAVGA."
İçimde ölü duygular vardı ve ruhum bayrakları yarıya indirmişti.
Bulutlara yakından bakmak istediğinde bulutları aşağıya indiremezsin ama seni bulutlara çıkaran birini bulabilirsin. Öyle oldu, ardında renk renk gökkuşağı olan bir buluta çıktım ve orada onunla yaşayıp, ölürken yağmur olup yer yüzüne karıştım.
Birisi onu kurtarmak için önüme seçenekler koyuyorsa üzgünüm ama o seçeneklerin kendisini bile öldürürdüm.
Eflâh bambaşka yerdeydi, bambaşka zamana ait gibi, bambaşka duygular veren, beni bambaşka boyuta taşıyan... O karşımda dursa, hep onu görebileceğim şekilde karşıma geçse, zamanın akışının dışına çıkar, sadece onu izlerdim. Onu sevdiğimi fark ettiğim bir an bile olmamıştı, çünkü onu hep sevmiştim. Onun için ellerimi ateşin içine sokmuştum, çığlıklar atmıştım, adını haykırmıştım, rüzgâra uçuşan küllerinin peşinden koşmuştum. Bunları yaptıysam yapmamam gerekenleri de yapardım.
Şimdi Kimliksiz karşımda durup gülümserken, bakışlarım sadece o yüze yapışmış duran kahrolmuşluğu görüyor, dizlerime vuran titreme beni dermansız kılıyordu. Karşımda durmuş, benimle alay ediyor, bana seçenek sunuyordu. Üzücü şeyler yapmıştım, hepsinden daha üzücü bir şey yapmamı istiyordu. Yapmamı istiyordu ve beni aynaya bakamayacak duruma getirense Eflâh için onlardan birini feda edebileceğim gerçeğiydi.
Çünkü onu seviyorum ve bu başıma yalnız bir kere gelecek, biliyorum.
"Saçmalık," dedim yine de, hissettiklerimi yüzüme aktarmamaya çalışarak, soğukkanlı şekilde ona bakarken. "Onlardan birinin ölmesi sana hiçbir şey kazandırmaz!"
"Ama size kaybettirir," dedi tek bir an bile düşünmeden.
Yeterince kaybetmedik mi zaten?
Kazancı, bizim kaybımız olacaktı. Neden, niye! Bu sorular beynimi yakıyordu ama sorsam da cevapsız kalacağını biliyordum. Onu tanıyor muydum, bundan bile emin değildim. Belki Korkut kadar iyi değildim ama olağanüstü kötülükler yapmıyor, kimseyi incitmiyordum. Onu da incitmiş olamazdım! Tırnaklarımı sinirle avucuma batırarak, "Sana ne yaptığımızı neden söylemiyorsun?" Diye bağırdım, öfke soluğumu keserken. "Kimiz biz! Ya da sen kimsin! Nereden tanışıyoruz?"
"Çok fazla soru soruyorsun," dedi ukala bir şekilde ve alaylı gülüşünü temizleyerek dudaklarını sıktı. Kimse inkâr edemezdi, acı çekebiliyordu; henüz o kadar insandı ama bizden nefret ediyordu. Bakışlarını çekip duvara isabetledi. "Sizin için hiçbir şeyim, bu yüzden beni tanımanıza lüzum yok!"
"Acı çekebiliyorsun," dedim ona doğru birkaç adım atıp yaklaşarak. Ağlıyordum, göz yaşları usul usul yanaklarımdan aşağıya akıyordu. "Kimsin bilmiyorum ama hâlâ duyguların incinebiliyor. Bak, biz de inciniyoruz! Sana ne yaptık bilmiyorum ama söylersen telafi edebili..."
"Edemezsin," diye aniden kükredi ve bir anda uzanıp beni dirseklerimden tuttu. O kadar güçlü ve hırçın bir tutuştu ki, vücudum adeta sarsıldı ve dirseklerimdeki acı bedenimi sardı. Aniden gelen acının etkisiyle daha çok ağlamaya başladığımda, bakışlarını kollarıma indirdi ve verdiği acıyı alarak aniden dirseklerimi bıraktı. Yüzünden bir an pişmanlığın geçtiğini düşündüm ama bunun için sebep bulamadım. Geriledi ve bir anda dönüp kapıyı açtı. Gideceğini anladığımda uzanıp kolundan tuttum. "N'olursun bırak Eflâh'ı! Yemin ederim çok iyi birisidir o, acı çekmeyi hak etmiyor! Beni alabilirsin ama ona dokunma..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|
Fantasy"Acıdan geçemeyen kadının, acısı bitemeyen adamla; kırık dökük sevdası." Kendini bilmez bir gecede, ay tamda göğün bağrında uyuklarken başladı her şey. Kader; dizleri yaralı bir kızı, dudakları kan kokulu bir adamın koynuna sardı. Yitirdiği...