18.Bölüm
Selim gülmemek için dudaklarını dişliyordu. Su ve Hande'nin yan yana oturup kollarını göğsünde bağlamış, kaşlarını çatmış şekilde Semih'i bekliyor olmaları komik görünüyordu. Su kendi saati olduğu halde sinirden ya da gerginlikten varlığını unutmuş olacak ki Vedat'a dönüp sordu: "Kaç dakika kaldı?"
"On dakikaya uçak inmiş olur her halde."
Hande dayanamayarak Su'ya döndü. "Artık neden bu kadar gergin olduğunu açıklar mısın? Bir haftadır bir tek evdeki koltukları kemirmediğin kaldı."
Nergis'in kim olduğunu soramadığı için ancak Su'yla bağlantısından sonuca ulaşmaya çalışıyordu ama Su bu konuda kati suretle konuşmuyordu. Hande'nin ısrarlarına da Nuh diyor da peygamber demiyordu. "Sen neden bu kadar gerginsin? Benim sebebimi araştıracağına kendi sebebine mi baksan acaba?"
İmalı sorusuyla beraber Hande somurttu. Ona cevap vermek için öfkeyle açtığı ağzını aradığı cevabı bulamamanın hayal kırıklığıyla kapattı. Onun yerine Selim konuştu. "İkiniz de iyi misiniz?"
Su da Hande de aynı anda gürlercesine "sana ne Selim?" deyince Selim geri adım attı. Vedat'a dönüp tuhaf bir surat ifadesiyle konuştu: "Bu kadınlar, gerginken hiç çekilmiyorlar."
"O zaman çekme Selim. Defol! Ayrıca kaç dakika kaldı Vedat?"
Vedat bıkkınlıkla dalga geçme arası bir ses tonuyla cevap verdi: "İnanmayacaksın ama sekiz."
Hande bir eliyle önüne düşmüş saçlarını geriye doğru attırdı. Semih'i bir haftanın ardından ilk kez görecekti, gittiğinden beri telefonla bile konuşmamışlardı ve evet, Nergis'i merak ediyor olsa da aslında içten içe Semih'e karşı duyduğu özlemin onu orada tuttuğunun farkındaydı.
Gelen yolcu kısmında onu görmek için sabırsızlanıyordu. Hatta gördüğünde sarılmak bile isteyebilirdi. Evde sıkıntıdan ölmek üzereydi bir haftadır. Su onunla beraberdi. Vedat, Selim ve Mete de dönüşümlü olarak geliyorlardı ama Hande'yi asıl bunaltan Su'yun sıkça sorduğu imalı sorulardı. Fırsatını buldukça Semih'ten hoşlanıp hoşlanmadığı konusunda ağzını arıyordu ve bunlar Hande'nin cevabını kendine vermekten bile kaçındığı sorulardı. Bir de sürekli geçiştirdiği annesiyle arkadaşları vardı. Pelin'e anlatması gereken çok şey olduğunun farkındaydı ama nasıl açıklayacağını bilmiyordu.
Dakikalar sonra nihayet Semih göründüğünde iki kadın da oturdukları yerden kalktılar. Adam onları henüz görmemişti. Bir an duraksayıp arkasına baktı. Semih'i bekleyen dörtlünün bakışları adamın arkasından kocaman bir valizi çekiştirmeye çalışarak çıkan kadına takıldı. Kıvırcık saçlı, minyon tipli, gotik tarzı olan bir kadındı. Adam gülüp kadının elindeki valizi aldı ve bir şeyler söyledi. Kadın kaşlarını çatıp valizi kendine çekmeye çalışsa da Semih onunla neredeyse dalga geçercesine kolaylıkla onu savuşturuyordu. Hande onu incelemeyi bırakıp adama döndüğünde Semih de kendisine bakan kadını hissetmiş gibi başını kaldırdı. Doğrudan göz göze geldiler, farkında olmaksızın Semih'in adımları hızlandı.
Aralarındaki mesafe azaldıkça Hande'nin kalp atışları hızlanıyordu, o da adama doğru yürümek istiyordu ama ayakları yere mıhlanmışçasına hareket etmiyor, inatla bir adım dâhi atmıyordu. Sonunda adam karşısına dikildiğinde başını hafifçe kaldırıp ona baktı. Aslında birçok şey söylemek istiyordu, hatta biraz canını acıtmak da istiyordu ama ağzından tek kelime çıkmıyordu. 'Beni kendine alıştırıp bir hafta boyunca bir kere bile aramadığın için senden nefret ediyorum' demek istiyordu ama susuyordu sadece. Adamın ona odaklı gözlerinden çekemediği gözleri dolu doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dikkat! Mafya Var! ☠ - Yeniden Sevmek / Aşka Kırgın
Teen Fiction"Bir süre misafirim olacaksınız küçük hanım." Kadın kaşlarını çattı. Misafirlik rızaya bağlı olan bir şeydi ve bu adam onu zorla alıkoyamazdı. Hem küçük hanım da ne demekti? Öyle ufak tefek görünüyordu güçsüz bulmuştu her halde. Oysa o hiçbir zaman...