Aşka Kırgın ☠ Bölüm - 11

7.2K 305 110
                                    

*Bölüm Şarkısı : Anıl Bektaş - Bu Nasıl Veda

*Bölüm İthafı: Eminenal2

11.Bölüm


"O iyi mi?"
"Telaş yapmanı istemiyorum ama sanrım değil. Kanaması var."

Adam bununla panikledi ama hemen kendini topladı. Telefonunu kapattıktan sonra odadaki küçük dolaptan gömleğini, askılıktan da ceketini aldı. Odanın küçük lavabosuna girip gözlerini bir saniye olsun abisinden ayırmadan kapıyı kapattı ve kilitledi. Üstünü değiştirdikten sonra telefonunu siyah kot pantolonunun cebine koydu ve kendisini zorlayan koluna aldırmadan silahını her duruma karşı hazır tutarak kapıyı açtı. Neyse ki sadece gömleğini ve deri ceketini çıkarmışlardı. Siyah gömleğin ütüsü bozulmuştu ama buna çok da aldırış etmiyordu. Kapıyı açtığı an silahı almak üzere hareket yapan Melih'e doğrulttu silahını bu kez. Hepsinin kendine engel olacağını biliyordu zaten.

Sadece Yağız'ı atlatmak onu zorlardı ama yanında Melih de varken bu zorluk neredeyse imkânsıza dönüşecek gibiydi. Üstelik yaralıydı da. Bu durumda yapabilecek tek bir şeyi vardı. Silahı kendi kafasına dayadı. "Eğer gitmeme engel olursanız kendimi vururum," derken sesi kararlıydı. İlk başta kimse geri çekilmese de Hamit Bey geri çekilmelerini söyledi. Oğlunun kararlılığını görüyordu. Adam oğlunun vurulduğunu duyar duymaz Bursa'dan gelmişti. Karısından durumu saklamak için elinden geleni yapıyordu. Deniz Hanım küçücük şeylerde bile evham yapıyordu, bu tip durumları saklayabildikleri kadar kadına söylemiyorlardı.
Semih kendini hastanenin dışına attığı an ceketinin cebinden telefonunu tekrar çıkardı. Adımlarını hızlandırmadan saniyeler önce karşı taraftan gelen "Alo" sesini duymuştu. Açıkçası zaten karısına kavuşmadan kendini vurmak gibi bir düşüncesi yoktu.
"Osman karım nasıl?"
Anayola çıktığında gözleriyle bir taksi durağı aradı ama yoktu. Yoldan çevirdiği birine taksi durağının yerini sormadan önce "İyi görünmüyor," cevabını da almıştı.
"Ölmesine izin verme. Ne yaparsan yap ama onu yaşat."
"Hastaneye yetiştirmeye çalışıyoruz"
Sinirden kuduruyordu. Karısını bulduğuna bile sevinemiyordu ki büyük ihtimalle bebeği kaybetmişlerdi. Her şeye rağmen bencil yanı ya da belki kalbi bebek yerine Hande'nin yaşamasını tercih edeceğini bağırıyordu. Evet, bebek de kendi çocuğuydu ama tekrar bir çocukları olabilirdi. Onun için üzülse bile Hande ölürse kendi hayatı da kararacaktı. O olmadan onun parçası olan bir çocuğu ister miydi bilmiyordu.
"Neredesiniz? Onu nerede buldunuz?"
"Abi adam bizi kandırıyormuş. Denizli'ye hiç gitmemiş. Adamlarını göndermiş ama yengeyi önce Bolu'ya sonra da Erzincan'a geçmişler. Onları şehir merkezinde, dört yolda yakaladık. Şu anda hastane arıyoruz."
"Yoldayım," derken bulduğu duraktaki taksilerden birine binmişti. Neyse ki cüzdanı yanındaydı. Kandırılmıştı, üstelik adam bunu yapmak için oldukça sistemli çalışmıştı. O evi gördüğünde Hande'nin orada tutulduğuna gerçekten inanmıştı.
"Hemen havaalanına!"
Taksi şoförü bir şey söylemeden arabayı çalıştırırken Semih karşı taraftaki adama döndü. "O baygın mı?"
"Tam olarak değil. Yani acı dolu sesler çıkarıyor ama kendinde olduğunu da söyleyemem. Gözleri kapalı."
"Lanet olsun. Herif nerede?"
"Bursa yolunda. Orada siz dönene kadar tutulacak."
"Ölmesin. Onun ölümü benim ellerimden olacak."
"Tamam," diyen sesin huzursuzluğunu duyunca adamın onları kışkırttığını anladı ama bir şey söylemedi. Onu öldürmelerine izin veremezdi. O öyle kolay ölmeyecekti. Eğer olur da Hande'yi kaybederse ki bu ihtimali düşünmek dâhi istemiyordu, o adama yapacakları sadece aklındakilerle sınırlı kalmayacaktı. "Nasıl buldunuz?"

"Tahir Kahraman şirkete geldi. Sizi sordu, acilen ulaşması gerektiğini söyledi. Olanları duyunca da yanlış yere baktığımızdan, Orhan Beyhan'ın her işini oyunla pislikle çözdüğünden bahsetti. Daha dikkatli olmamızı söyledi. Nergis de adamlardan birinin dövmesi olduğunu hatırladı."
"Konuşsam beni duyar mı acaba?" dedi karşı tarafa. En azından karısına sesini duyurup bir şekilde ona destek olmak istiyordu ki zaten onca zamandan sonra şu aralarındaki mesafe hiç bitmek bilmeyecekmiş gibi geliyordu. Ona kavuşacağına bir türlü inanamıyordu. Onun elini tuttuğu an bir daha asla bırakmayacaktı.
"Sanmıyorum. Sanırım bizi duymuyor."
Havaalanına gelince adama söylediği parayı uzatıp taksiden indi ve aceleci adımlarla içeri yürüdü. Hızlıca ilk uçağa bir bilet alırken bir saat beklemesi gerektiği için sinirlenmişti. O süre içinde bir şeyler yemeye karar verdi. Elini dağınık saçlarının arasından geçirdi ve kafeteryaya yürüdü. Havaalanında çok yolcu yoktu.
Uçak havalandığında bile huzursuzdu. Hande'yi görmediği sürece rahat hissedemeyecekti. Hâlâ nefes alamıyor, boğulduğunu hissediyordu. Gözlerini kapattı ve uçak inene kadar uyumaya karar verdi.
Gözlerini uçağın indiğini belirten anonsla birlikte açtı. Nihayet karısına kavuşacaktı.
Erzincan havaalanından çıktığında hastane için kısa bir yolu daha vardı. Kiraladığı arabaya binip hızlı bir şekilde merkeze doğru yola çıktı. Olması gerekenden daha hızlı gidiyordu.
Merkeze girdikten sonra telefonunu alıp Osman'ı aradı. "Alo,"
"Osman ben merkezdeyim. Hangi hastanedesiniz? Hande'nin durumu nasıl?"
"Mengücekgazi Eğitim ve Araştırma hastanesindeyiz. Ağabey durumu gelince konuşsak?"
Semih bir an sinirle kaşlarını çattı. Eğer iyi olsaydı zaten söylerdi değil mi? Öyleyse Hande iyi değildi. "Ona ne oldu?"
Sesi öyle sinirli çıkmıştı ki adam itiraz etmeden cevap verdi. "Çok kan kaybetmiş. Durumu iyi değil. Doktor her şeye hazırlıklı olmamızı söyledi. Ağabey istersen annesine babasına da haber ver. Olur da yengeyi kaybedersek diye..."
"Olmayacak öyle bir şey. Hande o hastaneden sapasağlam çıkacak."
Telefonu kapattığında arabanın hızını da arttırmıştı. Yarası canını yaksa da görmezden geliyordu ki bezin üstündeki kan lekelerine bakılırsa pansuman yapılması gerekiyordu.

Dikkat! Mafya Var! ☠ - Yeniden Sevmek / Aşka KırgınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin