Gözlerimi öylesine çok sıkıyordum ki göz kapaklarım acıyordu. Ama gözlerimi açmaya cesaretim yoktu.
Kısacık ömrüm böyle mi sona erecekti? Bilmiyordum. Bildiğim tek şey korkunun insan üzerindeki etkisiydi. Beni esir alan korkularım artık senin hikayen son buldu dercesine irademe el koyuyordu. Düşünemiyordum.
Sanırsam yalnızca çaresizlik insana böylesine korkunç hissettirebilirdi.
Belki de gözlerimi ölüler dünyasında açacaktım. Benim için yolun sonuna bir adım kalmıştı. Birden ne olduğunu anlayamadan gözlerimi açtım.
Çırpınışlarım oluşturduğu baloncukları görmemle birlikte suda olduğumu anladım.
Boğuluyordum. Ciğerlerim oksijensizliğin verdiği acıyla yanıyordu. Ellerimle tutunabileceğim bir yer arıyordum. Ama bulamıyordum. Ne olduğunu bilmediğim bir kuvvet beni suyun içine itiyordu. Çabalarım faydasızdı.
Neredeydim ben? En son ne yapıyordum? Nasıl bu hale geldim?Sorularıma yanıtlar ararken artık kaçınılmaz sona yaklaştığımı hissediyordum. Fakat üzerimdeki baskı gitmişti. Kendimi zorlayarak kuvvetle suyun içinden çıktım. Nefes aldığım an da kanımın aktığını, kalbimin atmaya devam ettiğini düşündüğümde mutlu olunca aslında yaşamak istediğimi anladım.
Etrafıma bakındım. Banyodaydım. Kesinlikle benden aptal bir insan henüz dünyaya gelmemiştir. Küvette boğulmayı nasıl becerebildim? Üstelik neden üzerimde havlu vardı?
Ama çok tuhaf her şey çok gerçekçiydi. Küveti boşalttığımı, duş alıp aşağı indiğimi hepsini hatırlıyorum. O adamın kolumu tuttuğuna eminim.
Aslında rüya olması benim için daha iyi olurdu. Çünkü çok korkmuştum. Bir daha o duyguyu yaşamak istemiyordum.
Küveti boşalttım. Duş alıp dejavu yaşadığıma neredeyse emin bir şekilde ıslak havluyu üzerimden sıyırarak kuru bornozumu giydim. Kapı kolunu yavaşça indirerek kapıyı araladım. Tüm lambaları tek tek açarak aşağı indim. Salonda hiç kimse yoktu. Bütün odaları üç kez kontrol ettim. Kimseyi bulamadım.
Her şey hayal gücümün ürünüydü. Bunlar hep çok film izlemekten oluyor.
Sonunda rahat bir nefes aldım ve üzerimi giyinmek için odama girdim. Girer girmez perdemin rüzgarla havalandığını gördüm. Daha önce kendi odamı da kontrol etmiştim. Ama camın açık olduğunu fark etmemiştim. Koşarak hemen camı örttüm. Sabah açık unutmuş olmalıydım.
Islak ıslak evin içinde on dakikadır dolaştığım için iyice üşümüştüm.
Dolabımı açtım ve hemen gri bol kazağımı giydim. Bacaklarım üşüdüğümden tir tir titriyordu. Kalın eşofman altını giyer giymez ısınmaya başlamıştım.
Saçlarımı kurutup gelişigüzel topuz yaparak mutfağa indim. Kendime yemek hazırlayacaktım. Kollarımı sıvadım.
Gözüm bileğimin üzerine kaydı.
İnanamıyordum. Gerçekten çıldırmak üzereydim.Elimi morarmış kolumun üzerinde gezdirirken etrafa biri bana ne olduğunu açıklayabilir mi? bakışları atıyordum. Bu morluk rüyamdaki adamın tuttuğu yerle tam olarak örtüşüyordu.
Hemen kapının kenarına bıraktığım çantamı almak için mutfaktan çıktım. Çantamı alırken yerde duran ayakkabımın ve çorabımın kan bulaşmış olan teklerinin olmadığını gördüm. İkisinin de burada olduğuna yemin edebilirdim. Belki onları da çamaşır odasına bırakmışımdır, diye düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN İZ
Vampireİkimizde yerdeydik. Gözleri gözlerime değdiğinde kalbimde tarifi zor bir acı hissettim. Dudakları hüzünle burkuldu. Tüm bedenim zangır zangır titriyordu. Lucas'ın gözünden damlayan göz yaşı yanağından burnuna süzülerek diğer yanağından yere damladı...