Gözlerimi kapattım. Ellerimi sıktım. Güçlü olmalıydım. Ne olursa olsun? Buradan kurtulacaktım. Pes etmeyecektim.
Sıktığım gözlerimi açtım. Sağa sola bakındım. Başım hala dönüyordu. Yerden destek alarak ayağa kalktım. Alexandra yarasını tutmuş, inliyordu. Durumu kötü görünüyordu.
Kapıdan çıkmama imkan yoktu. Robin ve Jack Kyle'ı orada yakalamışlardı. Odadan çıkabileceğim tek yer pencereydi ama atlamaya cesaret edemiyordum.
Ben ne yapacağımı düşünürken Robin ve Jack Kyle'ı tutuyorlardı. Robin Kyle'ı Jack'e bıraktı. Üzerime geliyordu. Geri geri gittim. Pencereye kadar gelmiştim. Atlamaktan başka çarem yoktu. Pencereyi açtım ve hiç beklemeden atladım. Yere düşmüştüm. Bacağım biraz ağrımıştı ama birinci kat olduğu için düşüşüm sert olmamıştı. Başka ağrıyan ya da hasar gören bir yerim yok gibiydi.
Dönüp pencereye baktım. Kyle "Sakın pes etme Emma!" diye bağırdı.
Başımı salladım. Yerden kalkar kalkmaz ağaçların olduğu tarafa koşmaya başladım. Elimden geldiğince hızlı koşmaya çalışıyordum. Çünkü Kyle daha fazla dayanamazdı. Belki de Jack ve Robin çoktan peşime düşmüşlerdi. Beni yakalayıp zindana kapatmalarına izin vermezdim. Arkama bakmadan uzaklaşmaya devam ettim.
O kadar hızlı koşuyordum ki önümedeki sarmaşığı fark etmedim. Yere düştüm. Ellerim ve çenem sıyrılmıştı. Canım çok acıyordu.
Robin'in sesini duydum. Peşimden geliyorlardı. Hatta bana yetişmelerine çok az kalmıştı. Sürünerek çalıların altına girdim.
Alexandra "Emma tatlım hadi ortaya çık. Bana yaptıklarını unutacağım. Sana hiçbir şey yapmayacağım. Bizi yorma." diye bağırıyordu.
Nasıl iyileşmişti? Hiçbir fikrim yoktu. Ama çalıların olduğu tarafa geliyordu. Bana o kadar yaklaşmıştı ki çalıların altından ayaklarımı görebiliyordum.
"Buradasın Emma. Sıcaklığını hissedebiliyorum." dedi ve yaralı elimin üzerine bastı. Diğer elimi ağzıma yaklaştırdım. Acıdan bağırmamak için baş parmağımı ısırıyordum. O sırada başımın kenarında bir şey hissettim. Saçlarıma değiyordu. Göğsümüm üzerinden geçti. Çok soğuktu. Bu bir yılandı. Titriyordum. Elimin acısı, yılanın korkusu, hepsinden öte Alexandra'nın etkisiyle gözlerimden akan yaşlar toprağa karışıyordu.
Gözlerimi kapadım. Bu gecenin bitmesini diledim. Sadece bu gecenin bitmesini... Gözlerimi araladım. Aya baktım. Gökyüzünü en son Ethan'la bizim terasta izlemiştik. Yanımda olsaydın bunları yaşamazdım, diye içimden geçirdim.
Alexandra'nın sesiyle irkildim. "Aşağılık hayvan sen miydin? Bizi oyaladın. Robin o burada değil. İleriyi arayın. Hemen onu bulmalıyız."
Ayak sesleri gittikçe uzaklaşıyordu. Sonunda beni bulamadan gitmelerine inanamıyordum. Gözyaşlarımı sildim. Sessizce çalılıkların arasından çıktım. Doğruldum.
Korkudan midem ağrıyordu. Yüzüm gözüm toprak olmuştu. Elimle yanaklarımı sildim. Başım hala dönüyordu. Düşüncelerimi bir araya toplayamıyordum.
Dizlerimi kendime çektim. Sallanıyordum. Şimdi ne yapmalıydım? Bütün bunlardan nasıl kurtulabilirdim? Yoksa onların karşısına çıkıp teslim mi olmalıydım? Pes etmeliydim. Artık ne yapacaklarsa yapmalarına izin mi vermeliydim? Yeter artık!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN İZ
Vampireİkimizde yerdeydik. Gözleri gözlerime değdiğinde kalbimde tarifi zor bir acı hissettim. Dudakları hüzünle burkuldu. Tüm bedenim zangır zangır titriyordu. Lucas'ın gözünden damlayan göz yaşı yanağından burnuna süzülerek diğer yanağından yere damladı...