Ama ne oluyordu? Kimse neden bana bakmıyordu? Herkesin eliyle beni gösterip aptal demesi gerekmiyor muydu?
Anlaşılan söylediğimi arkamdaki sırada oturan sınıfın inek öğrencisi James Pry'dan başka kimse duymamıştı. Onun duyduğunu da elini ağzına kapatıp kendini gülmemek için zorlamasından anladım.
En azından tüm sınıfa değil bir kişiye rezil olmuştum. Bunun için mutluydum. Sanki Ethan'da söylediklerimi duymuş gibi pis pis sırıtıyordu. Ama duyması imkansızdı. James'le aramızdaki mesafenin yaklaşık üç katı kadar uzaktaydı.
Miranda Snow boğazını temizleyerek konuşmasına devam etti.
"Ethan ayrılmış arazideki okuldan geliyor. Senenin başında olduğumuz için derslere yetişmekte zorlanmayacaktır. Onu aranıza alın. İyi anlaşacağınızı düşünüyorum. Ethan şimdi boş sıralandan birine oturabilirsin."
Boş sıralardan biri mi? İyide sadece benim yanım boş.
Ethan'ın yanıma oturması sorun değildi. Ama ona yakın olmak bana farklı hissettiriyor. Bu yüzden sorularımı cevaplayıp kafamdaki karmaşaya son verene kadar ondan uzak durmalıydım.
Ethan hiç sınıfa bakmadan yanıma doğru ilerlerken Jeniffer, Kate'in kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Ne olduğunu anlayamadan Kate hızla Jeniffer'ın yanından kalkarak yanıma oturdu. Ethan'a dönerek konuşmaya başladı.
"Kusura bakma Ethan burası dolu."
Ethan'ın yüzündeki gülümseme kaybolmuştu. Kate'e ters ters bakıyor ve sıranın yanından ayrılmıyordu. O esnada Jeniffer, Ethan'ı kolundan tutarak yanına çekti.
"Gel Ethan. Burası boş."
Ethan sırtını döndü ve isteksizce Jeniffer'ın yanına gitmek zorunda kaldı. Jeniffer yanlışlıklada olsa ilk defa bana bir iyilik yapmıştı.
Sınıftaki herkes Kate'in nasıl olupta benim yanıma oturduğuyla ilgili konuşuyordu. Çünkü Kate'de bana Jeniffer kadar düşmanca davranıyordu.
Kızlar kendi aralarında Ethan'ı gösterip ne kadar yakışıklı olduğuyla ilgili bir şeyler söylüyorlardı.
Miranda Snow öğretmen kürsüsüne vurarak derse başladı. Elli dakika boyunca Ethan'ı düşündüm. Aklı beş karış havada kızlar gibi davrandığım için kendime kızıyordum ki fizik öğretmenimiz teneffüs vaktinin geldiğini haber verdi.
Chris arayacağını söylemişti. Dediği gibi teneffüs vakti gelir gelmez aradı.
"Emma, bana okulu gezdirir misin?"
"Olur Chris. Sen şu an nerdesin?"
"Kantindeyim."
"Tamam, bekle geliyorum hemen."
Kapıdan çıkarken aklımın bir yanı hala Ethan'ı düşünüyordu. Kafamı telefondan kaldırmadan kantine doğru ilerliyordum.
Anlım hissettiğim acıyla resmen zonkluyordu. Duvara toslasam bu kadar acımazdı.
Bazen erkeklerin bu vücut geliştirme işini abarttığını düşünmeden edemiyordum.
Elimle şakaklarımı ovuştururken bir yandan da söyleniyordum.
"İnsan niye yolun ortasında dikilir ki?"
"Özür dilerim. Tanışalım mı?"
Dalgamı geçiyordu? Bu çocuğu sadece altı saattir tanıyordum ve şimdiden her şey birbirine karışmıştı. Psikolojik bünyem alt üst olmuştu.
Tek kaşımı kaldırarak elimi belime koydum. Bilmiş bir profesör edasıyla konuşmama devam ettim.
"Ethan ciddi misin? Alay etmenin sırası değil. Seni tanıyorum. Sen de beni tanıyorsun. Öpecek kadar hem de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN İZ
Vampirİkimizde yerdeydik. Gözleri gözlerime değdiğinde kalbimde tarifi zor bir acı hissettim. Dudakları hüzünle burkuldu. Tüm bedenim zangır zangır titriyordu. Lucas'ın gözünden damlayan göz yaşı yanağından burnuna süzülerek diğer yanağından yere damladı...