Ölüm bana çok yakındı. Varlığını hissedebiliyordum. Tıpkı nefret, özlem ve sevgi gibi. Bu soyut kavramların var olduğunu kanıtlayacak bir delil yok ama içten içe var olduklarını herkes bilir. Bende tam şu an ölümün varlığını biliyordum. İşte bu yüzden korkuyordum. Chris'e sarıldım. Gözlerimi kapattım. Başımı göğsüne yasladım.
Tanrım! Yine aynı ikilemi yaşıyordum. Sanki bu anı daha önceden yaşamıştım. Beynimin içinde bir ses yankılayordu.
"Emma sakın pes etme!"
Bu benim sesimdi. İç sesim olduğunu düşündüm. Fakat benim adım Emma değildi. Beynimin içinde kim konuşuyordu? Üstelik neden herkes bana Emma diyordu? Ölmek üzereyken bunları sorgulamamın hiçbir anlamı yoktu.
Beynimdeki ses "Gözlerini aç!" dedi.
Gözlerimi açtım. Bir ışık gözümü kamaştırıyordu. Işığın kaynağını aradım. Işık Chris'in kalbinden geliyordu. Gözlerimle ışığı takip ettim. Işığın diğer tarafında bir kız vardı. Sanki benim yansımam gibiydi ama yansıma değil. Gerçekti. Bu kız kimdi?
Düşüncelerim birbirine karışmıştı. Aklımda binbir türlü soru dönüyordu.
Işığın sonundaki kız bize doğru yüzdü. Sanırım yardım edecekti ama o gelene kadar dayanabilecek miydim? Bilmiyorum.
Kız elimden tuttu. Beni yukarı doğru çekiyordu. Chris'i bırakmak istemiyordum. Eline sıkıca tutundum. Kız zorla beni yukarı çekti. Chris ellerimin arasından kayıp gitti. Karanlığa gömülüyordu. Açık kahverengi saçları suyla birlikte dalgalanıyordu. Hareketsizce yukarıda kalmış eli sanki bana veda etmek ister gibiydi.
Sudan çıktığımızda derin bir nefes aldım. Su yutmuştum. Öksürüyordum. Kendimi toparlar toparlamaz ayağa kalktım. Başımı kaldırdım.
Tanrım! Bu kız aynı bana benziyordu. Aklımı kaçıyor olmalıydım.
"Sen kimsin? Chris boğuluyor. Ona yardım etmeliyiz." dedim.
Kız hiçbir şey söylemeden suya daldı. Aradan saniyeler geçmişti ama hala yüzeye çıkmıyorlardı. Korkuyordum. İçimden sürekli Chris'e bir şey olmamasını diliyordum.
Suya dikkatlice bakarken Chris ve kız birden sudan çıktılar. Telaşla onlara baktım. Chris hareket etmiyordu. Kız kıyıya yüzdü. Chris'i sudan çıkarmasına yardım ettim.
Chris'i kenara yatırdık. Kız Chris'in yüzüne yayılan saçlarını kenara topladı. Alnına bir öpücük kondurdu. "Seni çok seviyorum Chris." dedi.
Ben hala olayın şokundaydım. Biraz önce boğulmaktan kurtulmuştum ama beni kurtaran bana tıpatıp benzeyen biriydi. Olanlara akıl sır erdiremiyordum.
Kız ayağa kalktı ve arkasını döndü. Ben ise hala yerde Chris'in yanındaydım. Yavaş adımlarla yürümeye başladı. Ben olduğum yerde şaşkın şaşkın ona bakıyordum. Şaşkınlığım birden ikiye katlandı. Çünkü tam karşımda şimdiye kadar gördüğüm en büyük kurt duruyordu. Bu kurt Rob'un neredeyse iki katı büyüklüğündeydi.
Bana zarar vermesinden korkuyordum ancak öyle olmadı. Kurt kızın yanında durdu. Kız kurdun üzerine bindi. Gidiyorlardı.
Cesaretimi toplayarak konuşmaya çalıştım. "Du-dur! S-sen kimsin?"
"Ben Nerissa! Sabret Emma. Yakında geleceğim." dedi ve gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN İZ
Vampirgeschichtenİkimizde yerdeydik. Gözleri gözlerime değdiğinde kalbimde tarifi zor bir acı hissettim. Dudakları hüzünle burkuldu. Tüm bedenim zangır zangır titriyordu. Lucas'ın gözünden damlayan göz yaşı yanağından burnuna süzülerek diğer yanağından yere damladı...