"İDAM AĞACI"

909 90 24
                                    

Kalbim delice çarparken büyük kayanın sürüklenme sesiyle gözlerimi araladım. İşe yarayacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi. İnanamaz gözlerle büyülü kapıya bakarken Jeniffer'ın sesiyle kendime geldim.

"Koş Emma. Neden orada dikiliyorsun. Hemen çıkmalısın. Yardıma geliyorlar."

Jeniffer dışarı çıkmıştı. Eliyle koşmamı işaret etti. Sonra gözden kayboldu. Hızla koşmaya devam ettim.

Yardıma geliyorlar derken neyi kastediyordu? Umarım Robin'e yardıma gelmiyorlardır diye düşündüm.

Çok az yolum kalmıştı. Nefes nefeseydim. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.


Kapüşonumu kafama taktım. Robin'in beni tanımasını istemiyordum. Eğer yüzümü görürse başım derde girebilirdi. Korkuyla hızımı artırdım.

Mağaradan ayrılırken son kez arkama döndüm. Yüzümü göstermeden ona baktım. Robin çok hızlıydı. Bana da epey yaklaşmıştı. O kadar korkuyordum ki. Yönümü döndüğüm sırada ensemden tuttu. Endişeyle yutkundum. Boş da kalan eliyle kapüşonumu çekti. Ellerimle yüzümü kapatıyordum. Bir yandan da ondan kurtulmaya çalıştım. Parmaklarımın arasından yarım yamalak görebildiğim
dizine bir tekme attım. Sendeledi. Yere doğru savruldu. Ama düşerken benim de dengemi bozmuştu. Onunla birlikte yere yığıldım. Yerden doğrulmaya çalışırken ağayımdan tutup beni aşağı çekti. Sonra tek bir hamleyle savurdu. Dirseğimi kayalardan birine çarptım. Canım epey yanmıştı. Burnumda hissettiğim sıcaklıkla elimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim. Sıcacık kan tenimde izler bırakarak yere damlıyordu. Kafamı kaldırıp dağılmış saçlarımın arasından Robin'e baktım. Ayağa kalkmış sırıtarak bana doğru geliyordu. Korkuyla geriye doğru sürünmeye başladım ama kaçacak yerim yoktu. Duvarla Robin arasına sıkışıp kalmıştım. Yere eğildi. Saçlarımdan tuttu. Geriye doğru çekti. Kahkahalarla gülmeye başladı.

"Demek burdasın ha! Oo ne güzel. Kalbini çıkarmak için geceyi beklemem gerekmeyecek.

Dudağımdan damlayan kanları koluma silerek ona baktım.

"Sen neyden bahsediyorsun ahmak? Saçmalamayı kes." diye bağırdım.

"Ahh Emma. Sakin ol. Bak sana birazdan söyleyeceğim ve yapacağım şey için bana teşekkür edeceksin."

Cebinden çıkardığı şırıngayı salladı ve devam etti. "Önce şu iğneyi yapalım da. Çünkü Alexandra ölmeden önce her şeyi hatırlamanı ve acı çekerek ölmeni istedi."

İğrenç gülümsemesiyle kolumu çekti. Onu ittirdim ama gücüm yetmiyordu. Kaçmaya çabalarken iğneyi boynuma batırdı. Şırıngayı boşalttı. Çok tuhaf hissediyordum. Sanki hiç bir şey düşünemiyordum. Beynimde koca bir beyazlık vardı. Nefes alışlarım yavaşlamıştı. Kulağımdaki çınlamayla sendeledim. Sanki yeryüzü ayaklarımın altından kayıyor gibiydi. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu.

Sonra beynimde şimşek çakmasına benzer bir şey oldu ve karnımda hissettiğim tekmeyle gözlerimi açtım. Gözlerim dolmaya başlamıştı Tanrım! Çıldıracak gibi hissediyordum. Her şeyi hatırlıyordum. Hem de her şeyi. Chris'i hastaneye ziyarete gittiğim gün sokakta bana saldıran adamları, sonsuz zindanda günlerce kaldığımı, Alexandra'nın yaptıklarını, Daniel'i, buradan kaçarken Lucas'ın arabasına çarptığımı...

Ellerimi başımın iki yanına götürdüm. Kulaklarımı tıkadım.Delirecek gibi hissediyorum. Gözlerimden biriken yaşlar gözlerimi sımsıkı kapatmamla yanaklarımdan süzülürken yavaşça ayağa kalktım. Derin bir nefes alıp verdim. Şu an öfke, nefret, üzüntü, özlem, hepsini aynı anda yaşıyordum. Kandırılmıştım. Ailem var olduğu halde olmadıkları hakkında yalan söylenmişti. Çok uzun süredir bir yalanı yaşıyordum ve beni öylesine ahmak yerine koymuşlardı ki. Lucas'a, Kyle'a inanıp güvenmem hepsi boşunaymış. Onların gerçek ailem olduğunu sanıp bütün sevgimi göstermiştim. Onlara alışmıştım. Bunların hepsini bir yana bırakacak olursam ailem, Chris, arkadaşlarım hepsi öldüğümü sanmışlardı. Chris benim Emma olduğumu söylediğinde ona "Ben Emma değilim." deyişim, yüzündeki acı dolu ifade, hepsi hafızamdan gözlerime dökülürken bütün bunlardan daha önemli bir şey aklıma geldi.

BİLİNMEYEN İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin