Tekrar Chris'e döndüm. Ethan'ı görmemiş olmasını ve gitmesini diledim. Ama bu imkansızdı. Zaten onu gördüğü için sinirlenmişti.
Chris öksürerek konuşmaya başladı. Kelimeler ağzından zorlukla çıkıyordu. Sesinde hem hayal kırıklığı hem de öfke vardı.
"Bu adam kim Emma?"
Ne diyeceğimi bilmiyordum.Bu durumu ona nasıl açıklayacaktım?Arkadaşıma yalan söylemiştim. Kapıya kimse gelmedi, tuhaf bir olay yaşamadım, demiştim. Bir daha asla bana güvenmeyecekti.
"Şeyy ben üzgünüm Chris yani ..."
Mırıltıyla bunları söylerken Ethan konuşmaya başladı.
"Anlaşılmıyor mu? Ben onun erkek arkadaşıyım."
Chris'in yüzündeki öfke yerini umutsuzluğa bıraktı. Sinirden gerilmiş yüz hatları yavaşça gevşedi. Ethan neler saçmalıyordu? Chris her şeyi yanlış anlamıştı.
Gözleri dolmuştu. Neden bana karşı bu kadar hassas davranıyordu? Bilmiyordum.
Açıklama yapmaya fırsatım olmadan hızla kapıdan çıktı. Arkasından koştum ama yetişemedim. Chris yağmurun altında sokak lambalarının yerli yersiz aydınlattığı caddede gözden kayboldu.
Eve gelip kapıyı kapattım. Ethan karşımda hareketsizce duruyordu.
Ona yaklaştım ve göğsüne küçük bir yumruk indirdim. Diğer elim omzundaydı ve başımı koluna yaslamıştım. Ağlamaya başladım. Güçlü kollarıyla bana sarılıyordu.
Gözyaşlarımı kontrol edemiyordum. Tıpkı dışarıdaki yağmur gibiydi.
"Neden yalan söyledin Ethan? O benim tek arkadaşımdı. Zaten onunla ilgili anılarım bulanık. Doğru düzgün hiçbir şey hatırlayamıyorum. Şimdi ne yapacağım?"
"Emma, asla seni üzmek istemedim. Yukarıda konuştuklarınızı duydum. Sadece yalanın ortaya çıkmasın diye böyle saçmaladım. Sen bana yardım ettin. Bende sana yardım etmek istedim."
Aslında Ethan haklıydı. Şimdiye kadar fark etmemiştim. Ama gerçekten erkek arkadaşım olduğunu söyleyerek beni kurtarmıştı.
"Hem arkadaşınsa erkek arkadaşın olmasını sorun etmez. Ağlaması tuhaftı."
Söylediği doğruydu. Ama bunun sebebini ben de tam olarak anlamamıştım. Kafamı kaldırdım ve Ethan'dan uzaklaştım.
Göğsü gözyaşlarımla ıslanmıştı.
"Yaranı nasıl bu kadar çabuk dikebildin?"
"Bunu sana açıklayamam. Yaptım işte bir şekilde."
"Nasıl yapabilirsin ki?"
"Senin iyiliğin için bunu anlatamam. Lütfen daha fazla soru sorma."
"Tamam, o zaman. Madem hiçbir şey anlatmıyorsun. Artık gitmelisin.Sana babamın tişörtlerinden getireyim."
Yukarı çıkarken aklım karmakarışıktı. Sorduğum soruların cevabını hiçbir zaman alamıyordum.
Çamaşır odasına girdim. Dağ gibi birikmiş kıyafetlerin arasından elime aldığım ilk tişörtü omzumun üzerine koyarak aşağı indim.
"Al, hadi giy ve artık git."
Tişörtü bir hamlede üzerine geçirdi.
"Neden hemen gitmemi istiyorsun?"
"Ciddi ciddi bunu soruyor musun?"
Uyanıyorum ve karşımda tanımadığım yaralı bir adam duruyor. Sorduğum sorulara cevap vermiyor. Sence bunlar normal mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN İZ
Vampireİkimizde yerdeydik. Gözleri gözlerime değdiğinde kalbimde tarifi zor bir acı hissettim. Dudakları hüzünle burkuldu. Tüm bedenim zangır zangır titriyordu. Lucas'ın gözünden damlayan göz yaşı yanağından burnuna süzülerek diğer yanağından yere damladı...