Ethan yanıma yaklaşıyordu. Gözlerinden yaşlar akıyordu.
Ona bakarken sebebini bilmediğim ama derinden hissettiğim duygular beni ona doğru itiyordu.
Ethan yanıma geldiğinde beni kendine çekip sımsıkı sarıldı. Kafasını boynuma gömdü. Hıçkırarak ağlıyordu. Derin bir nefes aldı. Kokumu içine çekiyordu. Ellerini saçlarımın arasında gezdiriyordu.
O kadar garip hissediyordum ki sanki yıllardır özlediğim bir insana kavuşmanın verdiği huzur vardı kalbimde. Benim de gözlerim dolmuştu. Onun bana sarılması gibi bende ona sarılmak istiyordum ama bu ne kadar doğru olurdu? Kafam allak bullak olmuştu. Üstelik kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki. Heyecandan ne yapacağımı bilemiyordum.
Yavaşça başını boynumdan kaldırdı. Buğulu mavi gözleriyle bana bakıyordu.
Uzun süre sustuk ve sadece birbirimizi seyrettik. Tam sessizliği bozup neler olduğunu soracaktım ki Ethan elini başımın arkasına sardı. Beni kendine doğru çekti. Dudaklarını dudaklarımla birleştirdiği an da gözlerini kapattı.
Tanrım! Neden böyle bir şey yaptığını anlayamıyordum. Bana Emma diyordu. Üstelik birden bire ağlamaya başlayıp şimdi de beni öpmesi hiç mantıklı gelmiyordu.
Mantığımı korumaya çalıştım. Ona karşılık vermemem gerekirdi. Bir süre bekledim. Ama sonra nedensizce kendime engel olamadım. Ben de gözlerimi kapattım ve akışına bıraktım.
Ama bu çok farklıydı. Lucas beni bir iki kere öpmüştü ama hiçbirinde böyle hissetmemiştim. Ethan'la aramızda sanki yoğun bir sevgi vardı ve bu öpüşme aklımda bazı hatıraların canlanmasına sebep olmuştu.
Bir ormandaydım. Her yer alev alev yanıyordu. Hava karanlıktı. Gecenin sessizliği insana kötü bir şeyler olacağının haberini veriyordu adeta. Alevlerin arasından biri geliyordu. Önce kim olduğunu seçemedim fakat dikkatli bakınca Chris olduğunu farkettim. Ama Chris çok hasta ve yorgun görünüyordu. Yürümekte zorlanıyor gibiydi. Yanına koştum. "Emma! Kendini kaybetme! Bu sensin!" dedi. Saşkınca kaşlarımı çatmışken hayalimdekiler kayboldu.
Düşüncelerimden sıyrılıp gözlerimi açtım. Böyle bir şeyi nasıl yapabilirdim? Lucas'ı hatırlayınca çok kötü hissettim. Bu ona ihanet sayılırdı. Kendimden nefret ediyorum ve beni buna karıştırdığı için Ethan'dan da.
Ethan'dan ayrılıp hemen onu kendimden uzaklaştırdım. Hala gözleri ıslaktı. Odadan çıkıp merdivenleri ikişer ikişer indim.
Ethan'da peşimden geliyordu. Bir taraftan da "Emma" diye bağırıyordu.
Bu Emma muhabbetinden gerçekten çok sıkılmıştım. Bir an önce bu olayı çözmek istiyordum. Herkesin anlamadığım şeyler konuşmasından ve yapmasından bıkmıştım artık.
Arkama bakmadan koşmaya devam ettim. Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Çünkü benliğimi kaybetmiştim. Kim olduğumu bile bilmiyordum. Duygularımdan emin değildim. Kimi seviyorum? Adım ne? Bütün bu soruların cevapsız kalması beni daha çok yoruyordu.
Ağlayarak koşarken ayağım merdivenlerden birine takıldı. Sendeledim. Düşecekken tırabzanlardan birine güçlükle tutundum. Hıçkırıklarımı tutamıyordum. Şu an tek istediğim bağıra bağıra ağlamaktı ama burada ağlayamazdım. Hiç vakti değildi. İçeri dönmek zorundaydım. Yoksa Lucas beni merak ederdi. Ayrıca bu küçük tatsız olaydan ona bahsetmek istemiyordum.
Salonun kapısına gelmiştim. Yüzümü koluma gelişigüzel sildim. "Umarım ağladığımı anlamazlar."
İçeri gireceğim sırada birisi kolumdan çekti. Arkama döndüm. Tahmin ettiğim gibi bu Ethan'dı. Kolumu sertçe çektim ve ona ters ters baktım. Sonra içeri girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN İZ
Vampirİkimizde yerdeydik. Gözleri gözlerime değdiğinde kalbimde tarifi zor bir acı hissettim. Dudakları hüzünle burkuldu. Tüm bedenim zangır zangır titriyordu. Lucas'ın gözünden damlayan göz yaşı yanağından burnuna süzülerek diğer yanağından yere damladı...