Kim olduğunu bilmiyordum ama muhtemelen ölümsüzdü. Çünkü bu bilekliğin şekli mühür bilekliğine çok benziyordu. Yine de Ethan ve Chris'in mühründen farklıydı. Elimdeki bilekliğin ortası yuvarlak ve açılabilen gümüş işlemeli bir kısımdan, kenarlarıysa ince bir zincirden oluşuyordu. Bu takı bana bir yerlerden tanıdık geliyordu ama çıkaramıyordum.
Gümüş işlemeli bölmeyi açtım. Ortadan iki parçaya ayrıldı. Bir tarafta E diğer tarafta N yazıyordu. Tam ortada da okunmayan silik bir harf vardı.
Birden duyduğum kurt ulamasıyla olduğum yerden sıçradım. Yoksa bu Chris'in sesi miydi?
Bilekliği cebime koyup bodrumun penceresini kapattım. Ben yukarı çıkarken yağmur yağmaya başlamıştı. Dışarıdan gelen su sesleri her zamankinden daha şiddetliydi.
Mutfağa uğrayıp kendime sert bir kahve yaptım. Uykum gelmişti ama uyumak istemiyordum. Televizyonu açıp bir şeyler izlemeye başladım.
Kahve tesirini gösteremeden uykuya dalacaktım ki zilin sesi beni kendime getirdi. Babam gelmiş olmalıydı.
Hızla kapıyı açtım. Hiçbir zaman gelen kişiyi doğru tahmin edemiyordum.
Bu sefer gelen Chris'ti. Epey yorgun ve bitkin görünüyordu. Yağmur yüzünden sırılsıklam olmuştu. Saçlarından sular sızıyordu. Anlaşılan yaşadıklarımız onu yıpratmıştı.
"Chris içeri gelsene."
Chris hiç konuşmadan içeri girdi. Bana sarılıp ağlamaya başladı. Gözyaşları omzumdan sırtıma doğru yol alırken onun neden böyle duygusallaştığını düşünüyordum.
"Kendimden nefret ediyorum. Sana zarar vereceğime keşke ölseydim."
"Chris saçmalama alt tarafı bir yara. Üstelik sen beni uyardım. Uzak durmalıydım. Asıl sen olmasaydın belki de şimdi yaşamayacaktım."
Omzumdan kalkarak sol elinin tersiyle göz yaşlarını sildi. Tıpkı bir çocuğun ağladıktan sonra olduğu gibi masumdu.
Çenesinin kenarında biraz gözyaşı kalmıştı. Baş parmağımla kalan gözyaşlarını da sildim. Yere bakarak hafifçe tebessüm etti.
"Seni seviyorum."
Tanrım! Elim ayağım birbirine dolaştı. Durup dururken bunu söylemek nereden aklına gelmişti. Ne yapacaktım ben? Nasıl cevap verecektim?
Chris telaşlandığımı anladı. İşaret parmağını dudağıma koyarak konuşmama gerek olmadığını söylemek istiyordu.
Beni konuşmaktan kurtardığı için mutluydum.
"Sana havlu getireyim. Islanmışsın. Hasta olacaksın."
Yukarı çıktım. Kendi havlularımdan birini alıp aşağı indim.
Havluyu Chris'in saçlarına sarıp bıraktım.
Koltuğa oturduk. Chris saçlarını kurutuyordu. Bense onu izliyordum.
Bakışları tişörtümde sabitlendi. Galiba Ethan'ın olduğunu anlamıştı. Ortamın sessizliğini dağıtmak için konuşmaya başladım.
"Ne zamandır kurtsun?"
"Babam Alfa yani dünyadaki ilk kurt adam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİLİNMEYEN İZ
Vampireİkimizde yerdeydik. Gözleri gözlerime değdiğinde kalbimde tarifi zor bir acı hissettim. Dudakları hüzünle burkuldu. Tüm bedenim zangır zangır titriyordu. Lucas'ın gözünden damlayan göz yaşı yanağından burnuna süzülerek diğer yanağından yere damladı...