"ASİ"

1K 144 19
                                    

Gözlerimi güçlükle açtım. Boynum geriye doğru sarkmıştı. Dünyayı tersten görüyordum. İki çift ayak görüş alanımda ilerliyordu. Kafamı sağa sola çevirdim.

Başım dönüyordu. En son sokakta yürüyordum. Neler olduğunu anlayamıyordum. Bunlar kimdi? Benden ne istiyorlardı?

Boynumu kaldırmaya çalıştım. Ayak ucumdaki kişi hızla ilerliyordu. Fiziki hatlarından onun kız olduğunu anlayabilmiştim. Yanımda da iki kişi yürüyordu. Biri sol omzumdan diğeri sağ omzumdan tutmuştu. Yüzlerinde siyah maskeler vardı. Ama gözleri az da olsa görünüyordu. Sol tarafımdaki maskeli kişinin gözleri bana bir yerlerden tanıdık geliyordu. Çok ayırt edemesemde içimde onu tanıdığıma dair bir his vardı. Bir süre gözlerine baktım. Anlamaya çalıştım. Bakışlarını bana çevirdi. Sonra aniden gözlerini kaçırdı. Bende onları incelemeye devam ettim. Uzun ve iri yapılarından erkek oldukları anlaşılıyordu. Ama suratları kapalı olduğu için onlarla ilgili daha fazla bir şey öğrenemedim. Boynum ağrıdığı için çaresizce beklemekten başka seçeneğim yoktu.

Ben şüphelerimi bastırmaya çalışırken maskeli adamlar beni sürüklüyorlardı. Ayaklarımın yere sürterken çıkardığı sesleri duyabiliyordum.

Merak duygumu yenemediğim için tekrar başımı kaldırdım. Etrafıma göz gezdirdim. Hiç ışık yoktu. Zifiri karanlıktı. Bu yüzden uzaktaki hiçbir şey ayırt edilemiyordu. Ama gözlerim yavaş yavaş karanlığa alışıyordu.

Baygınlığın etkisi biraz geçince yavaş yavaş kendimi toparladım.

Sertçe seslendim. Sesim yankılanmıştı. Sanırım mağara gibi bir yerdeydik.

"Ne oluyor? Beni nereye götürüyorsunuz? Neden cevap vermiyorsunuz?"

Kimse sorularıma cevap vermiyordu. Gecenin bir yarısı yaşadıklarıma inanamıyordum. Endişeyle yardım çığlıkları atıyordum. 

"İmdat! Kurtarın beni!"

İçimi yine büyük bir korku kaplamıştı.  Hiç umudum yoktu. Ama yinede birileri beni duymalıydı. Pes etmemeliydim. Hayır bu sefer gerçekten yalnızdım. Kimseler yoktu. Cesur olmalıydım. Ama korkuyordum. Bütün endişeme rağmen kendimi bu durumdan kurtulmalıydım. Tekrar bağırdım. Belki biri sesimi duyardı.

"Lütfen yardım edin!"

Biz ilerledikçe korkularım dalga dalga artmaya devam ediyordu. Benliğimi ele geçiriyordu. O esnada alaycı bir ses benimle dalga geçercesine düşüncelerimi böldü.

"İstediğin kadar bağır. Kimse seni duymaz. Yerin elli metre aşağısına iniyoruz."

Bu ses kimindi. Bilmiyordum. Ama kurtulma umutlarım bir nebze olsun azalmıştı. Yerin altında kimse beni duyamazdı. Kendimi canlı canlı mezara gömülmüş gibi hissediyordum.

Biraz daha yürüdükten sonra asansöre bindik. Aşağı doğru inişimizden ancak bunu anlayabilmiştim. Epeyce indik. Tekrar yürümeye başladık. Durduk. Ensemin tam ortasına batan iğneyle irkildim. Çırpındım. Kurtulmaya çalıştım. Ama kurtulamadan dengemi kaybettim. Gözlerim kapandı. Yarı baygın haldeydim.

Soğuk zemini tenimde hissediyordum. Çırpınmaktan yorulmuştum.

Biri saçlarımdan tuttu. Kafamı kendine yaklaştırdı. Maskenin ardından gözlerimin içine bakıp saçlarımdan tuttu kısık ses tonuyla fısıldadı.

"Artık eski yaşantını unut. Burada sana hiç tatmadığın acıları tattıracağım Emma. Ne olur beni öldür diye yalvaracaksın."

BİLİNMEYEN İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin