"SADİST"

468 42 5
                                    

Yaşla dolan gözlerimden akmak üzere olan göz yaşlarım göz kapaklarımı yummamla beraber yüzümde izler bırakarak yanağımdan dudaklarıma indi. Gözyaşımın tuzlu tadını alabiliyordum.

Lucas artık yoktu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Artık mücadelenin bir anlamı var mıydı? O savaşmak için doğmuştu. Ama şimdi hareketsiz bedeni soğuk toprakta pes etmiş vaziyette boylu boyunca uzanıyordu.

Onu bu kadar önemsemem belki de çok saçmaydı. Evet belki o hayatımı mahvetmişti. Ama o kadar çok anımız vardı ki. Lucas benim için ne olursa olsun, anlamlıydı. Onu kaybetmek kalbimde tarifi güç bir acı oluşturmuştu. Bütün duygularımın ruhumdan sökülüp sıyrıldığını hissediyordum.

Beynimde siren çalıyor gibiydi. Vücudum daha fazla ayakta kalabilecek gibi değildi. Güçlükle ayakta duruyordum.

Ben bedenimi ayakta tutmaya çalışırken Lucas'ın ölümüyle kargaşa ikiye katlamıştı. Onun öldüğünü gören büyücüler savaş meydanını terk ediyorlardı. Alexandra'da onlarla birlikte ormana doğru kaçıyordu.

Kalp atışlarımı ve nefesimi çok net duyabiliyordum. Sanki her şey birden olup bitivermişti. Biz yenik düşmüştük. Ben kaybetmiştim.

Çaresizce gözlerimi büyük alanda gezdirdim. Kyle Lucas'ın cansız bedeninin üzerine kapaklanmış hıçkırarak ağlıyordu. Bu görüntü kendimden bir kez daha nefret etmeme sebep oldu. Göz yaşlarım akıyordu ama bu onu getirmezdi. Ben onu geri getiremezdim. Sonsuzluğa giden dönemezdi. Benim ölmem gerekiyordu. Lucas'ın ölmesi değil. Bütün her şeyin sorumlusu benim. Etrafımda ki insanların zarar görmesi beni o kadar çaresiz bırakıyordu ki. Bazen gerçekten köşeye sıkışmış hissediyordum. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

Bağırışmalarla irkildim. Daldığım derin düşüncelerden sıyrıldım. Etrafıma baktım. Büyücülerin yokluğundan yararlanan vampir avcıları Chris'in etrafını sarmışlardı. Etrafta gördüğüm diğer kurtlarda sayıca az oldukları için vampir avcıları tarafından etkisiz hale getirilmişlerdi.

Chris'in etrafını saran avcılar Matt'i bırakması için bağırıyorlardı. Onu tehditkar bir tavırla uyarıyorlardı. Biraz sonra zehirli oklarını ona doğrulttular. Bu tehtid karşısında bir süre hareketsiz kalan Chris kısa süren bir düşünmenin ardından istemeyerek geri çekildi. Chris Matt'i bırakmak zorunda kalmıştı. Ama bunu sadece çaresiz olduğu için yapıyordu. Yoksa gözlerinde ki öfkeyi ve intikam hırsını hala görebiliyordum.

Chris'in onu bırakmasını beklermiş gibi hemen onun pençelerinin arasından kalkıp uzaklaşan
Matt avcıların arasından geçerek kalabalığın tam ortasında durdu.

"Getirin onu" diye bağırdı. Neyden bahsediyordu? Kalkar kalmaz Emir verecek kadar önemli biri olmalıydı.

Her tarafı kana bulanmış Ethan'ı görünce tekrar korkuyu hissetmeye başlamıştım. Dengesini zor koruyordu. Kollarının iki yanına girmiş avcılar onu sürükleyerek Chris'in önüne getirdiler. Ethan inleyerek ayağa kalktı. Uçurumun dibindeydi. Geriye bir adım atsa metrelerce yüksekten yere çakılırdı. Bu anın bir an önce sona ermesini her şeyden çok istiyordum. Ethan'a bir şey olmadan bu olayın sona ermesi için Tanrı'ya yalvarıyordum.

Ethan sendeleyerek bana baktı. Dudağından akan kanları yaladı. Gözleri mosmordu. Kaşı patlamıştı. Bana elveda der gibi bakıyordu. Onu kaybedersem yaşayamazdım. Bunun hiçbir anlamı yoktu. Onsuz yaşamak, nefes alırken ölmek demekti.

Matt "Iskalanmayın!" diye bağırdıktan sonra arkasını dönüp yürümeye başladı. Bütün avcılar oklarını Ethan'a çevirdi. Tanrım aklımı kaybetmek üzereydim. Bu oklar vampirleri öldürenVhyx zehriyle yapılıyordu. Onlardan bir tanesi bile Ethan'a isabet ederse bu onun ölmesi anlamına gelirdi. Ve şu anda yaklaşık yirmi kadar avcı oklarını ona doğrultmuştu.

Hiç düşünmeden Matt'e koştum. Ayaklarına kapandım. Ağlayarak ona yalvarıyordum.

"Matt Tanrı aşkına onu bırak. İstediğin her şeyi yaparım. Asla sana zorluk çıkarmam. Ama yalvarırım onu bırak."

Kendinden emin bir şekilde gülümsedi. "Emma ben kimseye iyilik yapmam. Üstelik onu senden aldığımda zaten benim olacaksın. Anladın mı? Sen zaten bana zorluk çıkaramazsın. Anladın mı? Benim asi sevgilim."

Matt'in dedikleriyle umutsuzca susup kaldım. Bu dengesiz çocuk yüne fazlasıyla saçma konuşmuştu. Ama şimdi onun dediği mantıksız sözler düşünecek zaman değildi. Nefes nefese ayağa kalkıp uçurumun kenarına koştum. Bütün avcılar yaylarındaki oklarını germişti.

Oklarını serbest bırakmaları an meselesiydi. Kalabalığın arasına dalıp Ethan'a doğru koştum. Önüme çıkan herkesi itip ona ulaştığımda sımsıkı sarıldım. Birbirimize öyle sıkı sarılıyorduk ki. Ondan asla ayrılmak istemiyordum. Ethan içini çeke çeke ağlıyordu.

Kulağıma eğilip fısıldadı. "Seni hep seveceğim. Varlığımın anlamı olan kadın."

Bu kısa cennet avcıların beni neredeyse Ethan'dan söküp ayırmasına kadar sürdü. Onları beni iki kolumdan tutmuş çekerken ayakların yere sürünüyordu. Zaman sanki durmuş gibiydi. Gitmemek için bütün gücümle dirensem de nafileydi. Beni sürükleyen insanlar durduğunda soğuk bir metalin tenime değdiğini hissettim. Boğazıma dayanan hançerin sertliği tenimi acıtıyordu. Şah damarımın iki santim uzağında ki bu hançer her an bana saplanabilirdi. Gözlerimden akan yaşlarla birlikte Ethan'dan uzaklaştırılıyordum.

"Ben sana hep aşık kalacağım." diye bağırdım. Gözleri bana dünyaları veriyordu. Sevgiyle bakışları kalbimin her köşesine yerleşmişti. O benim kalbimin sahibiydi.

Boğazımda bir hançer olduğunu unutup yine gözlerine dalmam oldukça ironikti. Beni bir iki adım daha geriye sürüklediklerinde durdular.

Ethan üzerlerine atılmaya yeltendi. Matt "Sakın bunu yapma Mavi." diye bağırdı.

"İnan ilk hamlende güzeller güzeli sevgilinin şah damarını keserim. Güzel beyaz teni kırmızıya boyanır ." diye devama etti.

Ethan öfkeyle "Emma'ya zarar vermeyi aklından bile geçirme." dedi.

Matt adi adi gülümseyerek "Tam kalbinden vurmanızı istiyorum." dedi.

İşte o an zaman durmuştu. Talihime lanet okuduğum bütün zamanların hepsinden daha beter bir kader anıydı bu.

Okşar yaylarından naif birer kuş gibi süzüldüler. Okşarın kuyruğundaki tüyler rüzgarı delerek Ethan'a uçuşuyorlardı.

Sevgilim bir kaç ağaç parçasının ucunda ki zehir yüzünden benden gidecekti. Aklım almıyordu.

Göz yaşlarım gözlerimden yağmur gibi boşalırken bedenim üşümeye başladı. Başım dönüyordu. Etrafı net göremiyordum. Gözlerim karardı. Bacaklarımın bağı çözüldü. Vücudum bir et yığını günü yere düşerken son gördüğüm;
Ethan'a doğru uçan oklar ve Chris'in Ethan'ın üzerine doğru atılması oldu.

İkisi de uçurumdan aşağı düşmüştü...

Çok sevdiğim iki insan ellerimin arasından iki solmuş yaprak gibi kayıvermişt. Sonsuzluğa...


Arkadaşlar son bölüm okunması iki yüz olduğunda yeni bölüm gelecek.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 10, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BİLİNMEYEN İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin