"SON"

1K 143 24
                                    

Yalnızca sesimi kendim duyabilirdim.
Kendime yine kendim yardım edebilirdim.

İçimden yalvarıyordum. Bir daha o zindana girmek istemiyordum.

Gözlerimi açtım. O esnada kalbimden bir ışık çıktı. Mağaranın duvarında görüntüm belirdi. Ama bu görüntüde saçlarım uzundu ve kakülüm vardı.

"Emma dayanmalısın. Güçlü kal. Sakın pes etme. Herkes seni bıraksa bile ben her zaman yanında olacağım. Seni kurtaracağım." dedi. Elinde gümüş bir kılıç vardı.

Şizofren mi oluyordum? Kendimle karşılıklı konuşuyordum ama sanki o farklı biriydi ve beni korumaya çalışıyordu.

Elindeki gümüş kılıcı bıraktı. Kılıç yanımdaki yumuşamış toprağa saplandı. Bu kılıç Andrew'in bana saldırdığında ortaya çıkan kızın kılıcıydı. Ama anlayamıyordum.

Düşünmekten yorulmuştum. Üstelik sonucunda da hiçbir şey elde edememek beni daha çok yoruyordu.

Biraz önce gördüğüm el git gide bana yaklaşırken bu kısa saniyelerde güç kazanma fırsatı bulmuştum.

Kendi görüntümün bana söyledikleri sayesinde ayağa kalkabilirdim.

Artık umudu damarlarımda akan kanda hissedebiliyordum. Bu kez büyücülerin canımı acıtmasına izin vermeyecektim.

Kendimi zorlayarak kılıcı saplandığı yerden çıkardım.

Vücudum artık harekete hazırdı. Hızla ayağa kalktım. Sophie'nin elini bir kılıç darbesiyle yaraladım.

Yüzünü buruşturarak geri çekildi. Ne olduğunu anlayamamıştı.

Kılıcımı havaya kaldırdım. Ardından indirip toprağa sapladım.Yerde kocaman bir yarık açıldı.

Robin yarıktan aşağı düştü. Alexandra kayalardan birine tutundu. Ayakları aşağı sarkmıştı. Düşmemek için direniyordu.

Sophie düştüğü yerde acıyla kıvranırken gözlerim Daniel'i aradı ama onu bulamadım.

Onu kurtarmak istiyordum ama burada olmadığı belliydi. Belki de çoktan onu içerideki zindanlardan birine hapsetmişlerdi.

Ne yapacağımı düşünürken az önce Alexandra, Sophie, Jack ve Robin'in geldiği yerde elli kadar pelerinli büyücü belirdi.

Henüz beni görmemişlerdi. Görseler bile yanıma gelmeleri için açtığım yarığı aşmaları gerekiyordu. Ama her an beni görebilirlerdi. Gitmek zorundaydım. Başka çarem yoktu. Daniel'i burada bırakmak ne kadar canımı acıtsada buna mecburdum.

Daniel'in bana tarif ettiği çıkışı hatırladım. Suya doğru koştum.

Rex'de peşimden geliyordu.

Derin bir nefes alıp suya atladım. Elimdeki kılıç parlıyordu. Bu yüzden etrafımı rahatlıkla görebiliyordum.

Hızla yüzdüm. Bir boşluk gördüm. Sanırım buradan tırmanmalıydım. Kılıcı belime sıkıştırıp sudan çıktım. Kayalara tutundum.

Burası çok dardı. Zayıf olmama rağmen güçlükle sığıyordum. Büyücülerin buradan geçemeyeceklerine emindim. Bu yüzden biraz da olsa rahatlamıştım.

BİLİNMEYEN İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin