Biz arabada Ayşenur'la goygoy yaparken ağabeyim tüm ciddiyeti ile araba kullanmıştı. Ne laflara girmiş nede geyiğimize ortak olmuştu. Sanırım hala şirkette ki olayın şokunu yaşıyordu. Oh iyi oldu ona. Benim canım arkadaşımı küçümserse böyle olur.
Ayşenur'un sitesine gelmiştik. Ağabeyim arabasını benim uğur böceğimin yanına park etti. Sanki plakasında Perihan Aydın yazıyormuş da benim olduğunu anlayacakmış gibi telaşe yapmıştım. Arabadan çabucak inip apartmana koşasım vardı. Aysi'nin çimdiği ile kendime geldim.
Sakin olmaya çalışarak valizimi ve kıyafet çantamı aldım. Ağabeyim ve Ayşenur'da eşyalarını alınca asansörlerin oraya gittik ve direk Ayşenur'un katına çıktık. Evi iki oda bir salondu. Anneleri İstanbul'a geldiğinde kalmaları problem olmasın diye iki odalı ev almışlardı. Her ne kadar İstanbul'a gelmesine üzülseler de kızların yine de kıyamıyorlardı. Bir tek Ayşenur'ları vardı nede olsa. Başka çocuk çok istemişler ama olmamış. Evlat edinmek istemişler babası protokollerden yılmış ve en sonunda pes etmiş. O yüzden Ayşenur'un üzerine daha bir fazla titriyorlar. Ayşenur birazda bu ilgiden ve baskıdan kaçmak için hostesliği seçmiş sanırım. Çok fazla açık vermiyor ama sanki İstanbul'da bir miktar kaçış onun için.
-- Eee karnınız aç mı bakalım? Diye sordu Ayşenur.
-- Ben acıktım Aysiii, dedim şımarık şımarık.
Ağabeyim tüm soğukluğuyla;
-- Kebap sipariş verelim, dedi.
Ayşenur tek kaşını kaldırıp ellerini çapraz yaptı ve;
-- Ne münasebet! Biz şimdi Perim ile iki dakikada hazırlarız bir şeyler. Sen istersen üzerini değiştir. Televizyonda maç falan vardır aç Görkem Ağabey, dedi.
Aysi her "Ağabey" dediğinde ağabeyimin rengi kızarıyor, dudakları çizgi halini alıyordu. Çok kızdığı ama bir şey diyemediği her halinden belliydi. Sadece;
-- Peki dedi ve eşyalarını aldı sonra öylece kaldı.
Ayşenur o halini görünce gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Göksel Ağabeyim çok kalmıştı bizimle ama Görkem ilk defa kalıyordu.
-- Ben sana odanı göstereyim, dedi.
Odayı ve banyoyu gösterdi. Seslerini duyabiliyordum. Dediğim gibi ev çok büyük değildi.
-- İstersen biz yemeği hazırlayana kadar sen bir duş al.
-- Aslında iyi olur bugün çok gerilmişim. Bu arada sana zahmet olmasın diye ben kebap sipariş ederiz demiştim. Yani sen sanırım yanlış anladın.
-- Yanlış anlaşılacak bir şey yok Görkem Ağabey. Ben seni çok iyi anlıyorum. Neyse ben sana havlu getireyim, dedi hırsla odasındaki banyoya geçti. Havlu alıp ağabeyime verdi ve mutfağa geçti.
Önce markete gittik. Salata malzemesi ve makarna aldık. Mantar falan bir sürü şeyler aldı akıllı arkadaşım. Ben salatayı yaparken o azıcık suyla makarnayı pişirdi. O öyle yapar makarnayı. Neymiş efendim suyunu süzerken vitamini de gidiyormuş. Bir taraftan da mantarlı, fesleğenli, kremalı bir sos hazırladı ki görsel ziyafet. Ağabeyim duştan çıkınca sofrada hazır olunca önce makarnaları tabaklara aldı üzerine sos ve rendelenmiş permesan peyniri ekledi. Bir şişede beyaz şarap açtı.
Ağabeyim makarnayı yerken neredeyse kendinden geçmişti;
-- Ellerine sağlık Ayşenur uzun zamandır yediğim en güzel makarna.
-- Afiyet olsun Görkem Ağabey, dedi Ayşenur.
Ağabeyimin artık sıkmaktan çenesinde bir kas atmaya başlamıştı. Sesini çıkartmıyordu ama her an kükreyecek diye bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU DEFA B'aşk'A (#Tamamlandı)
General Fiction2. Hikaye Geç Gelen Aşk'tan tanıdığımız Berzan Devran'ın yeni aşkının hikayesi. Berzan Devran; Devran Aşiret'inin kara kaşlı, kara gözlü, esmer, yakışıklı ağası. İstanbul'un sayılı mimarlık firmalarından birinin patronu. Katı görüntüsünün altında r...