Ne yalan söyliyeyim Aysel Anne öyle deyince çok üzülmüştüm ama geri dönmedim. Dönersem aynı şeyler tekrarlanırdı çünkü.
Bundan tam tamına bir kış önceydi bu yaşananlar. Nermin'in bebeği bile doğmuştu artık. Berzan duyduğum kadarıyla Türkiye'ye dönmüştü. Nermin Ayşenur ile karşılaşmış ondan duydum. Tekrar karşılaşma fikri beni oldukça gerdi.
Ben böyle kara kara düşünürken Sefa başımdaki bandanayı alıp koluna bağlı dünkü taktığımı kafama bağlıyordu.
Lensleri artık takmıyordum. Kaşlarımda normale dönmüştü. Bir daha mikroblading yaptırmadım zaten.
Saçlarım da iki renk olmuştu. Uçlar grimsi sarı, dipler kendi rengim. Kesildikçe kendi rengime dönüyordum. Bir gün delirip üç numaraya vuracaktım Sefa yakaladı beni kafenin tuvaletinde.
Eh bende kolay şeyler yaşamadım tabii. Delirmelerim kendi kendimi yemelerim çok oldu. Bağımlı birisi bağımlısı olduğu şeyi bir günde bırakamıyor illa yoksunluk çekiyor. Ben de çektim o yoksunlukları.
Saçlarımın bu iğrenç hali görünmesin diye bandana bağlıyordum kafama. Sefa da her gün gelip yeni bandanamı koluna eskisini kafama takıyordu.
Evet aşık gibi ama değil. Gerçek aşkını manavda buldu. Kış sonu taşındılar Urla'ya çok tatlı güler yüzlü bir kız. Babası manav dükkanı açtı kızımız da buraya yakın üniversitede hocalığa başladı.
Sefa ile ben hep dalga geçiyoruz;
— Ne hocası kızım seni öğrenci diye sınıfa alırlar ancak diye.
Adı Dilek. Sefa ona Dilem diyor. Çok gülüyoruz. Bu sabah bir sıkıntı ile uyandım. Annemleri aradım iyilermiş. Aysel Anneye uğradım onlarda da bir yaramazlık yoktu. Belki Enginar Festivali yaklaştığı içindi heyecanım.
Dilek'e söyledim bana iki tane öğrenci ayarlayacak yardıma. Aysel Annede komşuları örgütlüyor börek çörek için. İnşallah festival bereketi ile gelir.
Sefa geleneksel bandanamı abuk bağlamıştı. Ayağa kalktım;
— Ulan Sefa ne b.k yemeye elliyorsun şu bandana mı? S.ktir git az ye de kendine bandana al. Her gün ne istiyorsun benim bandanamdan manyak, diye bağırıyordum.
— Gökçen ne yapayım kızım parfümün siniyor ertesi gün bitiyor. Hazır parfümlüsü ile değiştiriyorum, dedi sırıtarak.
— Sefa varya ben seni şimdi eşşo... dedim arkamdan çok tanıdık bir öksürük geldi.
Olduğum yere çakıldım. O gün bugündü demek. O büyük gün beklenen gün gelmişti demek. Ama ben hazır değildim ki karşılaşmaya.
Saçmalama Peri sen yıllar geçsede o karşılaşmaya asla hazır olamazsın ki zaten.
Ama birazcık daha zamanım olsaydı iyiydi. Şimdi ben....
— Merhaba çayınız var mı acaba? Dedi öksürüğün sahibi.
Derin bir nefes aldım. Ellerimi önlüğümün cebine sokup adisyon çıkarttım. Yüzüme kocaman bir gülümseme oturtup arkamı döndüm. Gayet rahat beyaz boyalı sandalyeye oturmuştu.
— Taze hem de. Başka bir şey alır mıydınız? Diye sordum.
Kafasını kaldırdı gözümün içine baktı. Neden hayır diyemediğim aklıma geldi. Ağabeylerimin düğünündeki perişan halinden eser kalmamıştı. Tekrar kilo almış, dinlenmiş, spor yapıp kaslanmış. Üstüne bronz bir tene sahip olmuştu. Sonra karşıma geçip beni eritmeye gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU DEFA B'aşk'A (#Tamamlandı)
Ficción General2. Hikaye Geç Gelen Aşk'tan tanıdığımız Berzan Devran'ın yeni aşkının hikayesi. Berzan Devran; Devran Aşiret'inin kara kaşlı, kara gözlü, esmer, yakışıklı ağası. İstanbul'un sayılı mimarlık firmalarından birinin patronu. Katı görüntüsünün altında r...