Yaşadıklarımı atlamadım ama içime gömdüm. Özellikle babam için. Öyle veya böyle nişan olacaktı. Sonrası ise koca bir soru işareti.
Adam katıksız manyak çıkmıştı. Hele elindeki o silah. Ne yani ben şimdi güvenli (ki işimin riskleri büyük olmasına rağmen. Çünkü benim için dünyanın en güvenli seyahat aracı uçaktır. Hele hele İstanbul trafiği ile karşılaştırıldığında bence uçak çok daha güvenlikli) huzurlu fanusumdan belinde silah astığım astık kestiğim kestik bir manyak yüzünden mi çıkacaktım.
Oysaki benim hayalim tabii ki de Metin de değildi. Ne bileyim Görkem Ağabeyim gibi sorumluluklarını bilen Göksel Ağabeyim gibi deli dolu neşeli babam gibi bana düşkün ve hepsinin beni el üstünde tuttuğu gibi beni el üstünde tutan biriydi. İlla benim istediğim olsun değil ortak paydada buluşabileceğim benim inadımı körüklemeyecek ciddi anlamda kavgalar etmeyeceğim ama arada tatlı tatlı atışabileceğim, aşırı ataerkil olmayan yumuşak huylu biriydi.
Tabii siparişle sevdicek bulunmuyor ama en azından daha yumuşak huylu biri olabilirdi Berzan. Hayalimle bu kadar taban tabana zıt birini bulmamda ayrı bir ironiydi.
Ataerkilin baş örneği, her bir hücresinden testesteron fışkıran, her yerde benim, hep benim dediğim olacak diyen su katılmamış bir manyaktı kendisi.
Ve ben bugün bu adamla nişanlanacaktım. Tüm hazırlıklarım bitmişti. Biraz sonra Bahar ile beraber gelip beni alacaklar ve fotoğrafçıya götüreceklerdi. Ayşenur yalnız bırakmam deyip sağ olsun benimle geliyordu.
Sade nişanlığımın içinde kendimi pilli bebek gibi hissediyordum. Kutu bebeği gibi olmuştum resmen. Kapı çalındı elinde minik bir çiçek buketi ile geldi Berzan.
Annemle babamın elini öptü. Ağabeylerim ve Ayşenur ile toklaştı. Çiçeği bana uzatıp alnımdan öptü. Koluna takıp dışarı çıkarttı.
Evet siyah takım elbisesi inanılmaz derecede yakışmıştı. Dışarıdan bakınca hayalimdeki insana çok benziyordu. Hatta hayal ettiğimden bile yakışıklıydı ama ya içi, inadı, katılığı ben bunlarla başa çıkacak kadar güçlü müydüm?
Ben hayatım boyunca hakkımı sonuna kadar savundum. Bana hayır diyenlere inat kendi bildiğim doğrulardan gittim.
Şimdiyse dediğim dedik çaldığım düdük diyen bir manyağın koluna takılmış nişan resmi çektirmeye gidiyordum.
İçimden gülmek dahi gelmiyordu. Ama ben uçuş maskemi takıp mütemadiyen sırıtarak (çünkü gülmek gözlerde başlar. Sonra yüz kasları istemsizce yukarı doğru çekilir. Sırıtmak ise beyinde başlar zorla yüz kasları yukarıya çekilir) içimdeki fırtınayı belli etmemeye çalıştım.
Berzan ise sanki dün evinde yaşananlar hiç olmamışçasına aşk pozları veriyordu. Bahar ise gözleri parlayarak bize bakıyordu. Sahtemi gerçek mi anlayamadığım bir ifadeydi bu.
Çekimler bitti. Berzan herkesi dışarı çıkarttı. Sadece ikimiz kaldık. Ellerimi tuttu;
— Kırgınlığını fark etmedim sanma sakın. Gözlerinden okunuyor, bakışların seni ele veriyor bana çok kızgınsın. Yapma haklı olduğumu ikimizde biliyoruz. Ben başka bir kadınla öyle dans etsem arkadaşım bile olsa sen bana hayatı zindan ederdin. Üstelik giderken sana bin tembih ettim kıstasa kıstas yapma diye tamam dedin. Ama ortamını bulunca yapacağını yine yaptın.
Bak güzelim aşk çok güzel bir duygu. Zor bulunan kıymetli bir kavram. Onunla beraber kıskançlık ve sahiplenme iç güdüsü de geliyor. Aşkla inatlaşma. Akışına bırak. İnatlaştıkça sertleşiyoruz. Lütfen kırmadan, incinmeden güzel mutlu bir evliliğimiz olsun, dedi ve alnıma dudaklarını değdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU DEFA B'aşk'A (#Tamamlandı)
Fiction générale2. Hikaye Geç Gelen Aşk'tan tanıdığımız Berzan Devran'ın yeni aşkının hikayesi. Berzan Devran; Devran Aşiret'inin kara kaşlı, kara gözlü, esmer, yakışıklı ağası. İstanbul'un sayılı mimarlık firmalarından birinin patronu. Katı görüntüsünün altında r...