Bütün gece hiç uyumamıştık. Resmen üç yaşında çocuk olmuştu. Daha kendi çocuğumu doğurmadan eski sevgilimi yeniden büyütüyordum. Benjamin Button iki olmuştuk bir nevi. Bizimkinin tipi duruyordu ruhu küçüldü sadece. Benjamin'in tipi gençleşiyordu kendisi büyümeye devam ediyordu aralarındaki fark buydu.
Bütün gece çizgi film izlemekten öğk gelmişti resmen. İşin kötüsü gece gündüz kavramı da kalmamıştı. Nerdeyse tüm gece oturuyor gündüz kumanda elinde sızıyordu. Tüm gece ara ara uyumuştum o çizgi film izlerken. Muhtemelen yüzüm gözüm kaymıştı. Tam banyoya girip kendime çeki düzen verecektim ki kapı çaldı.
Uzun boylu, sarışın çok hoş bir hanım girdi odaya.
— Merhaba ben Nevin Yakın. Göksel Kaptanımız kaza yapmış onu ziyarete geldim. Nasıl kendisi? Diye sordu. Gözlerini süzerek. Allah'tan Göksel uyuyordu. O saçma halini şirketten birileri görsün istemiyorduk çünkü.
— Şu anda uyuyor. Gece biraz uykusuz geçti de, dedim dudaklarımı birbirine bastırarak.
— Çok geçmiş olsun. Siz hasta bakıcı mısınız acaba? Diye sordu böyle pat diye. Ne diyeceğimi şaşırdım.
— Ben sadece yardım ediyorum. Aile dostlarıyım, dedim.
— Ya öyle mi? Niye siz bakıyorsunuz ki? Ailesi çok ilgilidir. Onlar niye bakmıyor? Dedi elindeki kırmızı baloncuklu pilot kıyafetli ayıyı baş ucundaki komidinin üstüne koyarken.
— Eski arkadaşlarız. Beni yanında istedi kendisi, dedim zoraki gülerken. Tek kaşını kaldırdı ukala ukala beni baştan aşağı bir süzdü.
— Allah Allah ne kadar enteresan. Sizi neden istedi ki yanında? Yani anlayamadım ben, dedi abartılı bir şaşkınlıkla. Resmen beni aşağılıyordu.
Ulan herifin kırdığı ceviz bir değil ki. Allah bilir bu sarı kafayı da götürmüştür hatun kendinde bu kadar çok soru sorma hakkını bulduğuna göre. Ben ne diyeyim sana Göksel ha ne diyeyim. İki yüz elli gram fazlalığın kurusun düşsün desem ilerde doğacak çocuklarına yazık. Ay ay ben ne saçmalıyorum acaba bana ne ya onun çoluğundan çocuğundan.
— Ben de anlamadım ama işte ne yaparsınız, dedim dişlerimi sıkarak gülerken.
Sonra yüzüme dikkatlice baktı. Sonra avucunun içi ile alnına vurdu;
— Tabii ya siz "O" sunuz. Siz şu meşhur Derya Hanımsınız. Adınızı o kadar çok duyduk ki size anlatamam. Göksel Kaptan ile uçan her kabin amiri Derya Hanımı dinlemek zorundadır. Neyse şahsen tanıştığıma çok memnun oldum. Sanırım kendisi uyanmayacak. Uyanınca geldiğimi söylerseniz sevinirim, dedi ve elimi sıkıp gitti.
Beni öylece şok olmuş vaziyette bıraktı ve gitti. Yani beni gerçekten bu kadar çok mu anlatmıştı herkese? Yoksa bu sarı kafanın abartması mıydı?
Madem beni bu kadar çok anlatmıştı neden bizi yarım bırakmıştı. Üstelik gözümün içine baka baka beni aldatmıştı.
Kafamda bir sürü soru tuvalete girdim. Kendime biraz çeki düzen verdim. Proje çizimlerinden uykusuzluğa alışıktım. Bir iki saat tek kişilik koltuklara kıvrılıp sızdığım çok olmuştur. Ama duygusal anlamda bu kadar ikilemde kaldığım zamanlar hiç olmamıştı. Bu ilkdi.
Kapı çalındı, sonra da açıldı. Annesi ve babası gelmişti. Annesi gözümün içine baktı iyi bir haber vereyim diye ama kafamı sağa sola salladım. Yüzü düştü gözleri doldu. Babası hemen karısına sarıldı.
— En azından hayatta. Doktor ne dedi? "Biraz zaman" öyle değil mi? Yavaş yavaş hatırlatayacak merak etme, dedi babası teselli etmek adına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU DEFA B'aşk'A (#Tamamlandı)
General Fiction2. Hikaye Geç Gelen Aşk'tan tanıdığımız Berzan Devran'ın yeni aşkının hikayesi. Berzan Devran; Devran Aşiret'inin kara kaşlı, kara gözlü, esmer, yakışıklı ağası. İstanbul'un sayılı mimarlık firmalarından birinin patronu. Katı görüntüsünün altında r...