Öyle veya böyle İstanbul'da ki günler çabucak geçti. Bu arada minnak kafemin tadilatı ve ev işini de hal etmiş Berzan Ağalar.
Ev Aysel Anne yönetiminde taşınmış. (Kadın Ayşenur ile benimle uğraştığı kadar uğraşmadı yemin ederim). Kafe de Nermin ve ekibinin üstün çabaları ile tamamlanmıştı. Meraktan çatlamak üzereydim.
Alize Hanım müthiş bir açılış planlamış. Tabii ki Yasemin Hanımlar davetli değiller. Bence Berzan o kadar da geniş olamaz. Olursa da tuttuğu evde tek başına oturur artık.
Ama Alize Hanımın çevresi bu işlerin içinde olduğundan mütevellit Berzan kadar dar olmadığı için Yasemin Hanımdan daha ünlü olan Belinda Berk'i getirme ihtimali çok çok yüksekmiş.
Off Urla'yı sallayacağız. Bedava kekler, börekler dağıtılacak. Ayy yaşasın çok eğleneceğiz diye el çırptım içimden hayali.
Uçaktan indikten sonra Berzan direk tuttuğu eve götürdü. Ev sahile yakın havuzlu, geniş bahçeli bir evdi. Bahçe o büyüklüğüne rağmen çok bakımlıydı. Havuz küçük ama temizdi. Evde iki tane çalışan kız bahçeyle ilgilenen de bir de bahçıvan vardı. Kızlar gece yatıya kalacaklarmış.
Sesimi çıkartmadım. Ben nasılsa kafeye gideceğim için takılsınlar öyle dedim içimden. Çünkü ben öyle kimseye emir verip bir şeyler isteyemezdi. Eskiden tamam ama şu bir senede ben çok değiştim. Şu anki yapıma ters bir kere. Odamıza çıktık. Sade ama şık döşenmiş bir odaydı.
İki valiz vardı bir köşede.
— Kıyafetlerin, çamaşırların. Aysel Teyze toplamış, valize doldurmuş. Normal kıyafetlerin dolaplara yerleşti. Bunlar özel ben bilemem dedi Aysel Teyzen, dedi yanağıma öpücük kondururken.
— Neyse ben sonra yerleştiririm. Hadi çıkalım artık meraktan çatlayacağım, dedim.
— Kurtlu musun acaba sen? Biraz dinlensen mi acaba? Hani hamilesin, önce uçak sonra trafik. Ne dersin güzelim? Diye başladı bıdılanmaya.
— Berzan meraktan çatliycim. Bunu mu istiyorsun? Gerçekten bunu mu istiyorsun? Dedim yanaklarımı şişirerek.
Şöyle bir baktı. Kafasını iki yana salladı;
— Ah! Nermin ah! Bir insana ah edilir de bu kadar mı tutar? Hale bak. Dediğim dedik çaldığım düdük. Öyle veya böyle hep onun dediği, dedi homurdanarak.
— Canım abartmasan mı acaba? Kendimi iyi hissetmesem söylerim zaten. Oradan bakılınca mazoşist gibi mi duruyorum acaba? Hadi ama beni de kendine benzettin dır dır dır konuşturuyorsun. Yürü yürü artık hadi, dedim gülümseyerek.
— Sen mazoşist güldürme beni. Sen olsan olsan benim sadistim olursun, dedi kaşları çatık.
— O ne şimdi? Diye sordum şaşkın şaşkın.
— Sen bir tek bana acı çektirmekten hoşlanıyorsun. Benim acılarımla besleniyorsun, diye başladı arabesk edebiyatına.
— Acıların çocuğu küçük Berzan. Tövbe estağfurullah Tövbe. Yürü Berzan yürü hamile olan ben miyim sen misin acaba? Kimin hormonları tavan. Yürü gidelim nereden nereye geldi muhabbet, dedim dişlerimin arasından.
— Aman Perihan ben seninle baş edemiyorum kızım edecek inşallah. Annesini parmağında oynatacak, dedi sırıtarak.
— Hı hı tabii tabii hı hı. O gün gelsin ben kimi oynatacağını çok iyi biliyorum, dedim küçük bir kahkaha atarak.
İma ettiğim şeyi anlatınca o benden daha çok güldü. Sonrada sıkı sıkı sarıldı. Ufaklık daha dünyaya gelmeden arabulucumuz olmuştu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU DEFA B'aşk'A (#Tamamlandı)
Fiction générale2. Hikaye Geç Gelen Aşk'tan tanıdığımız Berzan Devran'ın yeni aşkının hikayesi. Berzan Devran; Devran Aşiret'inin kara kaşlı, kara gözlü, esmer, yakışıklı ağası. İstanbul'un sayılı mimarlık firmalarından birinin patronu. Katı görüntüsünün altında r...