🍷
Önümdeki güruha, birbirine yapışmış ve baş ağrıtıcı ritimler ile aynı anda hareket eden vücutlar yığınına baktım. Bu görüntü beynimin arka tarafında anı çağrıştırdığı için mi, yoksa bar taburesi gibi barın mutlak varlığı haline gelmiş alkol, parfüm ve ter kokusundan dolayı mı midem bulanmaya başlamıştı bilmiyordum.
Masanın üstünde duran bardağı aldım ve gözlerimi kapatıp dikledim. Vodkanın gırtlağımı yakarak mideme ulaşmasına ve orada küçük bir yangın çıkarmasını ve bulantının sabah yeniden ortaya çıkmak üzere geri çekilmesini izledim. İzledim. Çünkü bu beynimde canlanıyordu. İşgalci vodka yudumunun garip bulantıya saldırışını görebiliyordum. Ve bulantının korkarak bir köşeye sinmesini tıpkı önümde gerçekleşiyormuş gibi görebiliyordum.
Gözlerimi yeniden açtığımda bu kez dans pistine bakmak yerine masaları dolaştım. Gözlerim istemsizce birine takıldı. Sarhoşluğun perdelediği görüşlerimi iyileştirmek için gözlerimi kıstım.
Ah.
Bu tabloya sahip olmalıydım.
Elim gayriihtiyari masanın üzerinde duran çantaya gitti. Gözlerimi ayırmadan işi tamamen ellerime bıraktım. Birkaç saniye sonra elim soğuk bir cismi kavramış göz hizama çıkarıyordu. Ona itaat ettim. Doğru bir açı yakalamak için sağ gözümü de devreye soktum. Bunu yapmamalıyım. İzin almalıyım. Deklanşöre bastım. Geri çekilip ekrana baktım.
Bu tabloya sahip olmalıyım.
Masanın altından görünen ince bacakları birbirinin üstündeydi. İyice geri sıyrılmış saten elbisesi neredeyse bütün bacaklarını açıkta bırakıyordu. Ama ilgi çeken bu kısım değildi. Hayır, doğruyu söylüyorum. İlgi çeken masanın üstünde kalan kısmıydı. Masaya koyduğu dirseği, ince ve uzun parmaklarının kavradığı şarap kadehi, hafifçe yana eğdiği için diğer tarafa dökülen saçları ve açıkta kalan boynu; ah bir de... Bir de elindeki kadehi dolduran şarapla aynı rengi paylaşan biçimli dudakları.
Hayır.
İlgimi çeken tam olarak bunlar da değildi. Bunlarla beraber bıkkın ve umursamaz tavrı... İşte orada. Yüzündeki her hatta. Kusursuz bir şekilde ruh halini ifade ediyordu.
Büyüleyiciydi.
Gözlerimin arkasında kırmızı ışıklı sığınağımda yıkadığım fotoğrafları görebiliyordum. Büyü gibi.
Gözlerim elimdeki makineye kaydığında bu büyüden ayrılıp gerçekliğe döndüm. Kırmızı ışıklı sığınağım artık yoktu. İçimde yükselen öfkeyle makineyi atmak istesem de bunu yapamazdım. Milyon dolarlarım yoktu. Ah. Gerçekçi olalım. Binlerim bile yoktu. Birazdan bardan çıktığımda yüzlerim bile olmayabilirdi.
İç geçirdim. Biraz önceki büyünün etkisi geçmişti. Zira artık kaynağı da orada oturmuyordu. Ayağa kalktım. Makineyi çantaya yerleştirip omzuma taktım. Vodkanın son yudumunun boğazımı yakarak mideme ulaşmasını bekledim. İçtiklerimi ödeyip dar koridorun duvarlarında iş bitirmeye çalışan çiftlerin arasından geçerek ilerledim. Her adımımla kulaklarımda uğultular azalıyordu. Sonunda tıkanık bir kulak ve üzerime sinmiş barın leş kokusu ile kendimi gecenin karanlığına attım.
🍷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Holic | Jae Bum
Fanfiction⛔️ Bu hikaye cinsellik, şiddet, psikolojik şiddet ve diğer tetikleyici ögeler içerir. Bu tarz içeriklere karşı hassasiyetiniz varsa lütfen okumayınız. ⛔️ "Üzgünüm, gözlerimi senden alamıyorum." diye fısıldadı. Teninden yayılan parfüm kokusu, nefe...