maroon 5 - lips on you
🍷
"Su Jin?"
Uykumun içinde bana ulaşan sese "Hımm?" diye cevap verdim. Kendimi alamıyordum fakat tenimde gezinen dudaklarını hissettiğimde gözlerimi araladım. Zayıf gün ışıklarının dolduğu odada yüzümün birkaç santim uzağındaki yüzü gördüğümde gülümsedim.
"Jae?" diye fısıldadım.
Dudakları dudaklarımı kavradı. Sonra çeneme ilerledi. Elleri geceliğimin altında süzülüyordu.
"Jae... Yapma." diğer tarafa dönüp ondan uzaklaşmaya çalıştığımda bacağını bacaklarımın arasına koydu.
"Jae Bum..."
"Büyükbaban gidiyor." diye fısıldadı.
"Bunun için uyandırmadığına o kadar eminim ki." diye mırıldandım. Kıkırdadı. Gülümseyerek açık tutmakta zorlandığım gözlerimi kapattım. Dudakları boynuma indi. Yavaşça dokunarak geceliğimin önündeki düğmeleri açmaya başladı. Ellerimi ellerinin üstüne koydum.
"Uykum var."
"Su Jin-ah~~" diye şarkı söyler gibi mırıldanırken kulak mememi dudakları arasına aldı.
Uykumun içinde kendimi ondan uzaklaştırmaya çalıştığımda güldü. Sol kolu boynumun altına süzüldü ve sağ kolunu sıkıca belime sardı. O çekilince yüzüme vuran gün ışığından kaçmak ister gibi ona sokuldum, yüzümü boynuna gömdüm. Yeniden uykuya çekildim.
Gözlerimi yeniden açtığımda yanımda yoktu. Gözlerimi ovalayıp yatağın içinde doğrulup çevreme bakındım. Üzerinden çıkardığı eşofmanı ve tişörtü çantasının üstünde duruyordu. O tarafa gidip onları katladım ve çantasına koydum. Sonra kendi bavulumdan etek kısmı asimetrik siyah bir elbise çıkarıp geceliğimle değiştirdim. Küçük makyaj çantamı alıp banyoya gittim.
Yüzümü yıkadıktan sonra yüzümü inceledim. Yüzümdeki tırnak izleri geçmeye başlıyordu. Fakat yine de fondötenle kapattım. Biraz allık ve aynı tonlarda ruj sürüp parmağımla birazını silerek hafiflettim. Saçlarımı küçük tarağımla taradım ve malzemelerimi yeniden çantaya atıp odaya döndüm. Bavulumu toplayıp sırt çantamın içine kitabımı ve şarj aletimi koydum.
Odadan çıkıp koridorda seslerin geldiği yere doğru ilerledim. Sessizce mutfağın kapısına gidip omzumu kapının çerçevesine dayadım. Kahvaltıda yemek için bir şeyler hazırlıyorlardı.
Jae Bum tezgahın üstündeki tepsiyi dışarı götürmek için arkasına dönüp de beni gördüğünde önce şaşırdı. Ardından ise yüzüne büyük bir gülümseme yerleşti.
"Günaydın." dedi ve yanımdan geçip tepsiyi götürmek için yanımızdan ayrıldı.
Onun sesiyle büyükannem de dönüp bana baktı.
"Su-ya. İyi uyudun mu?" diye sordu ve elindeki işi bitirmek için geri döndü.
"Hıhım. Büyükbabam gitti mi?" diye sorduğumda Jae Bum'un tam kulağımın dibinde konuşması ile irkildim.
"Seni uyandırmaya çalışmıştım." dediğinde dirseğimle hafifçe karnına vurduğumda sadece benim duyabileceğim şekilde güldü.
Keyifli muhabbet eşliğinde kahvaltımızı tamamladıktan sonra hazırlandık ve büyükannemle vedalaşıp büyükbabam için de mesaj bıraktıktan sonra oradan ayrıldık.
Şimdi ise neredeyse tırnaklarımla derisini delecekmişçesine bileğini tutuyordum. Büyük Anıt'ın kapısında içeri girmek için gerekli gücü bulmaya çalışıyordum. Kafamı kaldırıp ona baktım. Boşta olan elini, bileğindeki elimin üstüne getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Holic | Jae Bum
Fanfiction⛔️ Bu hikaye cinsellik, şiddet, psikolojik şiddet ve diğer tetikleyici ögeler içerir. Bu tarz içeriklere karşı hassasiyetiniz varsa lütfen okumayınız. ⛔️ "Üzgünüm, gözlerimi senden alamıyorum." diye fısıldadı. Teninden yayılan parfüm kokusu, nefe...