32.

931 47 39
                                    

broods - sleep baby sleep

🍷

"Çok üzgünüm Su Jin-ah, çok özür dilerim."

Küçük yatak odasının boş duvarlarına çarparak bir sesli bir yakarış haline geldi bu kelimeler. Belki aynı şeyleri birkaç kez tekrarlamasının da etkisi vardır. Bilemiyordum.

Af diliyordu.

Bense ne için olduğunu bile bilmiyordum. Acıyor muydu bana? Bu zamana yaptığı her şeyin pişmanlığı mıydı bu? O zaman bu kelimeler küçük düşürücüydü. Bu yüzden neden özür dilediğini sormak istedim. Çünkü nedenini bulabilmek için çok yorgundum. Kolları sıkıca beni kendine çekmiş ve onun kokusuyla sarmalanmışken, kulaklarım ağır kalp atışları ile kutsanıyorken zaten düşünmek için çok meşguldü zihnim.

Bıraktım kendimi. Saçlarımı okşayan parmaklarına bıraktım ve belki de tanıştığımızdan beri ilk kez güvendim ona. Gözlerimi kapatıp sadece ona odaklanmaya çalıştım. Biraz sonra ise karanlığıyla çevremi saran uykunun esiri oldum.

Karanlık.

Uykunun karanlığı derinlik kazandı, her nefes alışımda daha da battığım bir derinlik. Çırpındıkça daha hızla battığım bir derinlik. Bir süre sonra akciğerlerime dolan tuzlu suyu hissettim. Kasıldı bedenim.

Yirmi dakika, diye geçirdim içimden. Eğer yirmi dakika bu acıya dayanabilirsem mutlu bir ölüm beni bekliyor. Yirmi dakika, bu acıya ve tenime dokunan kaygan deriye dayanabilirsem eğer... Çevremdeki balıkları görmemek için gözlerimi kapattım. Gözkapaklarıma tutundu küçük kırmızı balıklar.

Yirmi dakika.

Kollarıma takılan mengeneyi hissettim. Bunun nedeni neydi? Daha önce boğulurken böyle hissetmemiştim. Çok mu yaklaşmıştım şimdi? So Yeon da bu şekilde mi hissetmişti? Çenem acıyordu? Kırmızı balıklar mıydı sebebi?

Canım yanıyordu. O kadar çok yanıyordu ki niteliğini tarif edecek kelime bilmiyordum. Ciğerlerim genişliyor, gittikçe daha da doluyordu. Birazdan bitecek, diye teselli ediyordum kendimi, doldu yirmi dakika. Biraz öncekinden daha büyük bir acıyla kaskatı oldum, artık hareket de edemiyordum. Bitti, diye geçirdim aklımdan.

"Su Jin!"

"Su Jin!"

"Su Jin!"

Sarsılıyordu bedenim. Kafama sert bir darbe almış gibi bütün seslerden uzaklaştığımı hissettim. Nefes kesen derinlik yerini karanlığa bırakıyordu yine. Dağılan karanlığın ardından geçen seferkiyle aynı yüzü gördüm yine.

"Unni," diye fısıldadım, yüzümde çarpık bir gülümseme ile.

"Ah Su-ya." dediğinde gerçekte kim olduğunu fark ettim. Çok benzerlerdi zaten.

"Büyükanne?"

Bana sardı kollarını. Sanki kolları bedenimi bir arada tutacakmış bıraktım kendimi histerik sarsıntılarıma. Tanıdık bir ninni ulaştı o an kulağıma.

🍷

Gün ışığını küçük odaya dolduğunda gözlerimi araladım. Kaç saattir uyuduğumu bilmiyordum. Fakat çok yorgun hissediyordum. Nedenini hatırladığımda nefesim kesildi. Panikle doğruldum.

"Su Jin!"

İrkilerek yanıma döndüm. Endişeyle bana bakan Jae Bum'la karşılaştığımda nefesim dökülür gibi çıktı dudaklarımdan.

Holic | Jae BumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin