İyi okumalar...
**********
Sabah uyandığımda her zamanki gibi İrem ve Hilal uyanmamışlardı. "Onları biraz sonra uyandırırım." diye düşünerekten yatağımdan kalktım ve banyoya gidip rutin işlerimi hallettim. Odaya geri döndüğümde saatin dokuz olduğunu gördüm. Pazar günündeydik ve bugün yapacaklarımız aklıma gelince beni bir heyecan basmıştı.
Bugün büyük gündü. Dün benim başıma gelenlerden sonra verdiğimiz kararla Emir hocadan kitabı alıp içindeki yazıları geri getirmeye çalışacaktık.
Bu kararı aldıktan sonra herkes odalarına dağılmıştı ve bir güzel dinlenmişti. Dün yorulan sadece ben değildim haliyle. Arkadaşlarım da benimle uğraşırken bitkin düşmüştü. Biz de kitabı almak için en uygun zamanın bugün olacağını düşünmüştük.
Yine macera... Yine macera...
Aklımızda birçok soru işareti vardı ve cevapları da bu kitaptaydı. En azından öyle olmasını umuyorduk.
Derin bir nefes aldım ve heyecanımı bastırmaya çalıştım. Önce İrem'in yanına gittim ve onu dürtmeye başladım. Çünkü biliyordum ki benim arkadaşlarım öyle seslenmeye falan uyanacak insanlar değillerdi.
Önce biraz mızmızlansa da en sonunda pes edip kalkmıştı.
"Günaydın!" dedim.
O da "Sana da günaydın..." dedi uyku mahmuru sesiyle. Ardından banyoya gitti.
Uykucu arkadaşım Hilal'i de "kendimce yöntemlerle" uyandırdım ve İrem çıktığında banyoya yolladım.
Dolabımdan giyeceğim kıyafetleri çıkaracağım sırada dolabın kapağına giden elimin bileğine kaydı gözlerim.
Dün oluşan o garip siyah lekeler sanki biraz değişmişti. Aynı şekilde diğer bileğimdeki de... Değişmişti derken şekli dünkünden biraz daha farklıydı. Ya da bana öyle geliyordu.
Emin değildim ama dün daha başkaydı diye hatırlıyordum. Belki de yanlış hatırlıyordum. O telaşla çok dikkatli de bakamamıştım. Hem niye değişsin ki? Saçmalık. Başımı iki yana salladım.
Evet, evet... Kesinlikle ben yanlış hatırlıyorum.
Bu düşüncelerim kafamdan atıp dolaptan giyeceğim kıyafetleri çıkarttım.
Altıma kot pantolon, üstüme de beyaz bir tişört giydim. Saçlarımı da atkuyruğu yaptım. Kızlar da hazırlandığında bizimkilerle kahvaltı etmek için yemekhaneye gittik.
**********
Yemekhanede kahvaltımızı yaptıktan sonra hep birlikte Emir hocanın odasının önüne gelmiştik. İçeriye sadece ben girecektim ama. O kadar kalabalık girip de ne yapacağız değil mi?
Derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklattım. Emir hocanın "Gir." demesiyle kapıyı yavaşça açtım ve içeri girdim. Kapıyı kapattım ve Emir hocanın karşısına geçtim.
"Ne oldu Alesya? Bir sorun mu var?"
"Hayır, yok hocam. Ben sadece sizden bir şey isteyecektim."
Emir hoca bana meraklı bir şekilde bakarken konuştu.
"Seni dinliyorum."
"Hocam ben sizden şu gizemli kitabı isteyecektim."
"Peki neden? Yeni bir gelişme mi oldu?"
"Hayır hayır. Ben sadece kitabı biraz incelemek istiyorum. Hem ben buraya gelmeden önce iki kez falan parladığına şahit olmuştum. Ondan sonra -kitabı açtığımız zaman hariç- bir daha böyle bir şey olmadı sanırsam. Ne bileyim... Böyle elim kolum bağlı oturmak istemiyorum. Bu yüzden... Bana kitabı verir misiniz?"
Emir hoca beni dikkatle dinlemişti. Bakışlarından anladığım kadarıyla ilk önce biraz tereddüt etti ama sonra tebessüm ederek konuştu.
"Aslında haklısın. Ne de olsa kitabı sen bulup getirdin. İncelemek hakkın. Ama bir şey olursa mutlaka bana haber ver."
Ben de kitabı alacak olmanın sevinciyle kocaman gülümsedim ve başımı salladım. Emir hoca bir çekmeceden kitabı çıkardı ve bana verdi.
Kitabı elime aldım ve tekrar Emir hocaya baktım. "Çok teşekkür ederim hocam." dedim ve yüzündeki gülümsemeyle çıktım.
Bizimkiler elimdeki kitabı ve yüz ifademi görünce anladılar tabii ne olduğunu. En az benim kadar sevindiler.
Ancak tabii ki Ada yine yapacağını yaptı.
"Alabildin mi kitabı Alesya? Görünüşe göre almışsın. Tabii benim gözlerimde bir sorun yoksa. Hakikaten ben en son ne zaman göz doktoruna gittim? Biliyor musunuz küçükken ben miyoptum. Sonradan geçti ama. Bir tane kırmızı gözlüğüm vardı. Bir gün okulday-"
"Ada!!!"
Rüzgar ve benim aynı anda bağırmamla Ada ilk önce bize tip tip baktı sonra da "Aman be! Tamam. Size de bir şey anlatılmıyor." dedi.
Rüzgar ve ben hariç herkes Ada'ya şaşkınca bakıyordu. Ahh... Onlar alışık değil tabii bu kızın değişikliklerine.
"Ada şimdi bunların sırası mı? Biz hemen şu işi halledelim diye uğraşıyoruz sen bize çocukluğunu anlatıyorsun. Siz de kendinize gelin artık! Burada dikilmekten daha önemli işlerimiz var!"
Son cümlelerimi hala şokta olan diğerlerine bakarak söylemiştim.
"Neyse o zaman daha sonra anlatırım ben size. Ama gerçekten sormam çok mantıksızdı. Sen tabii ki bu kitabı almış olacaksın. Benim arkadaşımsın sonuçta."
Ada'nın söylediklerine gözlerimi devirip güldüm.
Bu söylediklerinde ciddi değildi. Kesinlikle egoist bir kız da değildi. Sadece eğlenmeyi ve şakalaşmayı seviyordu.
Diğerleri de eski haline döndüğünde nihayet harekete geçip bizim odaya gittik. Yere oturup çember oluşturduk ve kitabı ortamıza koyduk. Geçen sefer yaptığımız gibi odaklanmaya çalıştık. Herkesin göz rengi değişti. Ben de iyice odaklandım ve bulunduğum ortamdan soyutlandım. El ele tutuştuk ve kitabın parlamasını ya da herhangi bir şey olmasını bekledik.
Bu sırada fark ettim ki bileklerim yine parlıyordu. Her zamanki gibi açık mavi bir şekilde...
Bu diğerlerinin de dikkatini çekti. Ama konsantrasyonlarını bozmadılar.
Ben de onlar gibi bunu kafama takmamaya çalışıp odaklanmaya devam ettim.
Kitap parlamaya başladığında benim heyecanım da artmaya başladı.
Acaba bu sefer başarabilecek miydik?
**********
Bölüm Sonu.
Ne yazık ki yaklaşık bir haftadır bölüm yazamadık.
Ancak şu an kitabın gidişatı ile ilgili ayarlamamız gereken şeyler var.
Devamı için bazı şeyleri düşünmemiz, konuşmamız ve kararlaştırmamız lazım.
Bu yüzden başlıktan da anlayacağınız üzere bu bölümü ikiye ayırdık.
Ve üzgünüz ki size yeni bölümün ne zaman geleceği ile ilgili de bir şey söyleyemiyoruz.
Umarız bizi anlayışla karşılarsınız.Oy ve yorumlarınızı bekliyoruz. 💖🌟💖
♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARIA
FantasiaHer şey o gizemli kitabı bulmamla başladı... *********** Buradan çıkıp kaçmalıydım. Hem de hemen! Bu yüzden mağaranın çıkışına yöneldim. Fakat çıkışa yaklaştıkça sesler artmaya başladı. Kafamı yavaşça mağaradan çıkarırken gördüğüm şeyle gözlerim büy...