İyi okumalar...
**********
Sabah yine son günlerde olduğu gibi içime oturan bir öküzle uyanmıştım. Her şey normalmiş gibi davransak da hepimizin bu konuyu kafasına taktığını biliyordum.
Bugün pazartesiydi ve dün Kaan'ın dediklerine göre Aras ile din dersinde projelerini sunacaklardı. Umarım bir sıkıntı çıkmazdı. Gerçi çıksa gece aynı odada kaldıkları için odada da çıkabilirdi. Belki de çıkmıştı. Bunu ona sormadan bilemezdim.
İçimdeki merakın dalgalar halinde vücuduma yayılmasıyla daha fazla oyalanmadan battaniyemin altından çıktım ve hazırlanmaya koyuldum.
Ve yine en erken kalkan bendim. İrem bazen benden önce uyanabiliyordu ama Hilal asla...
Onların dırdırını çekmek istemediğimden ve biraz da yufka yürekli bir arkadaş olduğumdan banyoya girmeden önce onları uyandırdım.
Gerçi Hilal uyandırsam da uyandırmasam da dırdır ediyordu o başkaydı ama neyse.
**********
"Arkadaşlar galiba ben daha fazla yiyemeyeceğim."
Hepimiz -Aras maalesef ki hariç- yemekhanede önümüzde kahvaltı tabaklarımız varken, biz ise onlara gömülmüş durumdayken Kaan'ın sesini duymamla başımı kaldırdım. Kaldırır kaldırmaz da yanlış duyduğumu düşündüm.
Algılamakta sorun yaşadığım anlardan biriydi. Ben doğru mu duymuştum? Kaan az önce "Ben daha fazla yiyemeyeceğim." mi demişti?
-Yapma Alesya, tabii ki sen yanlış duymuşsundur.
İç sesimin söyledikleriyle rahatlayacaktım ama diğerlerinin de Kaan'a öküzün trene baktığı gibi baktığını görmemle doğru duyduğumu anladım.
Hadi Kaan önündeki tabağı silip süpürmüş olsa, yiyecek bir şeyi kalmasa anlardım ama tabağının yarısından fazlası yerli yerindeydi. Bu işte bir gariplik yok muydu? O ve yemek yiyememek?
"Kardeşim sen iyi misin? Ateşin falan mı var?"
Kuzey düşüncelerimi söze döküp eliyle Kaan'ın alnına dokunmuştu ateşine bakmak için.
"Yoo, gayet iyiyim. Aslında değilim. Aman anladınız işte. İyi değilim ama ateşim de yok."
İstemsizce gülüp Kaan'a kafamı sallayarak "Anladık, anladık." dedim.
Kuzey kocaman açtığı gözleriyle bize dönüp "Hastanın ateşi yok, durum daha vahim. Hastalık psikolojik galiba." dedi.
Bunun üzerine hepimiz kahkaha atmıştık. Kaan ise bize gözlerini devirmişti.
"Ya iştahım kesildi resmen şu dersi düşünmekten. Daha doğrusu Aras'la nasıl proje sunacağımı düşünmekten. Belki abartıyorum, bilmiyorum."
Onu çok iyi anlıyordum. Aras saatli bomba gibiydi. Yerinde ben olsam ben de gerilirdim. Ama bunu Kaan'a söyleyip daha da germek yerine rahatlatmalıydık değil mi?
Hemen motivasyon konuşmacısı arkadaş rolümü üstlendim ve "Bunu düşünmekte haklısın Kaan fakat bu kadar karamsar olma. Hem derste o kadar öğrencinin, hocanın önünde bir tatsızlık çıkaracağını sanmıyorum Aras'ın. Sen projeni sunmaya odaklan bakayım." dedim.
Kaan kararsızca kafasını salladı. Ancak Rüya oradan lafa atlamasa her şey daha güzel olabilirdi.
"Gerçi Aras neyi sanmıyorsak yaptı ama..."
Tam Rüya'ya kötü bakışlar atmakla meşguldüm ki Kaan kafasını seslice masanın üstüne koyup ofladı.
Ardından hiçbirimiz bir şey diyemeden kafasını kaldırıp gülmeye başladı. Sonra bakışlarımızı fark edince açıklamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARIA
FantasyHer şey o gizemli kitabı bulmamla başladı... *********** Buradan çıkıp kaçmalıydım. Hem de hemen! Bu yüzden mağaranın çıkışına yöneldim. Fakat çıkışa yaklaştıkça sesler artmaya başladı. Kafamı yavaşça mağaradan çıkarırken gördüğüm şeyle gözlerim büy...