28. Bölüm

799 58 11
                                    

İyi okumalar...

**********

Sabah pencereden gözüme güneş ışıklarının vurmasıyla gözlerimi araladım ve kendime gelebilmek için birkaç saniye bekledim. Sabahları erken kalkmayı sevmesem de kalktıktan sonra da uyuyamazdım.

Bu yüzden hiç istemesem de en sonunda gözlerimi ovuşturarak ayağa kalkıyordum ki aynanın önünde çoktan kalkmış hatta hazırlanmış bir şekilde sarı saçlarını tarayan Hilal ile göz göze geldim.

O bana baktı. Ben de ona baktım. Hala bakıyordum. O da hala bakıyordu.

Sabah sabah bu kadar bakışmamıza mı, Hilal'in sabahın yedisinde erkenden ve hiçbir zorlamamız olmadan kalkmasına mı şaşırsam bilemedim.

Galiba ikisine de şaşırmalıydım.

Sabah sabah şaşkın ördek gibi bakmaya son verdim ve "Günaydın Hilal de sana bu saatte gün ayar mıydı ya?" dedim.

Bana göz devirse de güldü ve saçlarını kaldığı yerden taramaya devam etti. "Eh şaşırtmayı severim bilirsin. Bugün de böyle oldu. Size de ne yapsam beğendiremiyorum canım. Ne istiyorsunuz anlamıyorum ki." Sonlara doğru sinirlenmişti birazcık.

Ben de ayağa kalkıp sırıtarak banyoya yöneldim ve "Tamam tamam demedim say. Sabah sabah en son istediğim şey azar yemek." dedim.

Bu kızda bugün bir şeyler var gibiydi ama hadi hayırlısı.

"Nasıl olsa gün içinde çıkar kokusu." diye düşündüm. Banyoya girip rutin işlerimi hallettim ve geri odaya döndüm.

Dönmemle de hala saçlarıyla uğraşan bir Hilal ve hala mışıl mışıl uyuyan bir İrem buldum. Tüm arkadaşlarım uykucuydu ve bundan pek şikayetçi olduğum söylenemezdi. Gerçi kim uyumayı sevmezdi öyle değil mi?

Ama daha fazla gözümün içine baka baka bana bunu yapmasına izin veremezdim. Gerçi gözümün içine baktığı söylenemezdi de.

Onu uyurken gördükçe ben can çekişiyordum burda. Ben de uyumak istiyordum şöyle güzelce ama tabii ki imkansızdı şu an. Bu yüzden ben de haince sırıttım ve gidip onu dürtmeye başladım.

En sonunda rahatsızca yerinde kıpırdanmaya başladığında uyandığını anladım.

"İrem kalk hadi yeter ya. Saat kaç olmuş hala uyuyorsun."

Yüzünün yarısı yastığa gömülüyken tek gözünü açıp önce huysuzca bana ardından başucundaki saate baktı.

Önce sinirle gözlerini yumup inledi sonra da "Cidden mi Alesya? Bir de saat kaç olmuşmuş. Hah! Saat daha sabahın yedi buçuğu. Bu saatte ne demeye ayaktasınız ikiniz de?" diye sordu Hilal'e de göz ucuyla bakıp.

"Ben uyuyamıyorsam siz de uyuyamazsınız valla." dedim kararlı bir şekilde.

İrem de sanki nedenini hiç umursamıyormuş gibi umursamazca sordu.

"Nedenmiş o?"

"Çünkü arkadaşlık bunu gerektirir."

Gözlerini devirdiler. İkisi de. Bunu es geçtim ve bir yandan kıyafetlerimi çıkarıp giyerken konuştum.

"Hilal senin bu kadar süslü olduğunu bilmezdim."

Çantasını hazırlamayı yine sabaha bıraktığı için kitaplarla boğuşurken "Ne alaka?" dercesine bana baktı.

"E sabahın yedisinde kalkmalar, iki saat saçınla uğraşmalar falan." dedim.

Üzerinde durmadı ve elini sallayarak "Her zamanki halim." dedi.

ARIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin