44. Bölüm

466 37 33
                                        

İyi okumalar...

**********

Hala şok olmuş bir biçimde korkuyla titreyerek ağlayan ablama bakarken ben de gözyaşlarımı tutmayı bırakmak üzereydim.

Başına bir şey gelmesinden ölesiye korkuyordum şu an ve aklım durmuştu. Ne yapacağımız hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Teslim mi olacaktık?

-Asla. Bir yolunu bulup onu kurtaracağız. Endişelenme.

Umarım, öyle olur Aras. Umarım...

Alper abi de bizim gibi endişeyle ablama bakarken ben Aras'ın bir plan kurması için bekliyordum. Şu an en mantıklı karar alabilecek kişi oydu çünkü.

-Alesya, şimdi bana yardım etmen lazım. Tamam mı?

-Ne konuda?

-Şimdi Alper abi adamın dikkatini dağıtıp bıçağı Açelya ablanın boynundan çekmesini sağlayacak. Zaten arka taraflarında, fark etmezler onu.

-İyi de ablamın başına bir şey gelebilir!!! Nasıl plan bu!??! Sana güvenende kabahat.

-Alesya Allah aşkına bi' itiraz etme de dinle. Ablana bir şey olmayacak. Evet, tehlikeli. Ama onun iyi olacağına söz veriyorum. Lütfen, sakin ol.

-İyi, tamam. Sonra?

-Sonrasında da senin adamı savurman gerekiyor.

-Bu kadar mı?

-Evet?

-Tamam?

-Güzel.

Aras Alper abiyle benden önce iletişim kurmuş olacak ki onunla sadece kaş göz ederek anlaştılar ve müthiş(!) planımızı uygulamaya koyduk.

Alper abi bizim ona baktığımızı fark ettirmemeye çalışırken sessizce adamın arkasına doğru geldi.

Sonra göz açıp kapayıncaya kadar onun bıçak olan elinden tutup ablamın boynundan çekti.

Ben de hızlıca adamı geriye savurdum ve o sırada Alper abinin ablamı sıkıca tutmasıyla ablam o adamdan kurtulmuş oldu.

İkisi birbirlerine sarılıp bizden hızlıca uzaklaşırken biz de arkalarından birinin gitmemesi için onlara kalkan olduk.

Artık bu kişilerden kurtulmanın en iyisi olduğuna karar verip Kuzey ve Aras'a işaret verdim.

Üçümüz birlikte karşımızdakilerin hepsinin bayılmasını sağladık. Hepsi sırasıyla yere devrilince tam ablamların gittiği tarafa yönelecektim ki Hilal'in dediğiyle durmak zorunda kaldım.

"Durun, durun! Bekleyin iki dakika. Bir işim var."

Hepimiz ona tip tip bakarken o ise bakışlarımızı umursamayıp yüzüstü yatan bir adamın yanına gitti ve yüzünü çevirdi.

Ardından cebindeki telefonunu çıkarıp fotoğraf çekti. Biz hala ona değişik bakışlar atmaya devam ederken de yanımıza döndü.

Soru dolu bakışlarımız tuhafına gitmiş olacak ki "Niye bakıyorsunuz öyle? Bir şey mi oldu?" diye sordu kaşlarını çatarak.

Hakan ona cevap verdi. "Neden fotoğraf çektiğini anlamaya çalışıyoruz. Hayırdır, adamı çok mu beğendin?"

Hilal gözlerini devirdi ve sonunda bizi aydınlattı. "Hayır tabii ki, saçmalama. Hem adamı değil, boynundaki dövmeyi çektim. Emir hocaya gösteririz belki diye."

ARIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin