İyi okumalar...
**********
Dün güzelce eğlendikten sonra bugün yine bir okul macerasına atılacaktık. Maceramız da bayağı aksiyonluydu: ders dinlemek.
Sabah dün çok yorulduğumuz için kızlarla resmen sürünerek yataktan kalkmıştık ama yapacak bir şey yoktu. Okul önemli.
Zaten bugün perşembe olduğu için hafta bitmek üzereydi. Yalnızca biraz dişimizi sıkıp iki günü geçirmemiz gerekliydi yani.
Yatağımdan zor da olsa kalktıktan sonra okul için hazırlanmaya başladım. En sonunda saçımı da balıksırtı ördüm -evet yapabiliyorum, kıskanın- ve çantamı da alıp odadan çıktım.
Ben çıkarken İrem saçlarıyla boğuşuyor, Hilal de çantası sanki hiç dolu değilmiş gibi oraya birkaç kitap daha sığdırmaya çalışıyordu.
İnşallah derse yetişebileceklerdi.
Yurttan ayrıldım ve okul binasına girip doğruca yemekhaneye gittim. Orada Rüzgar, Kuzey ve Ada'yı görünce doğruca onların yanına ilerledim.
Günaydınlaşma merasiminden sonra "Diğerleri daha kalkmadı mı ya da hazırlanamadılar mı?" diye sordum.
Rüzgar gülerek "Hakan dün güneşleneyim derken kolları yanmış. En son krem sürmekle uğraşıyordu." dedi.
Ada da "Rüya da benim müthiş uğraşlarım sonucu az önce kalktı. Daha hazırlanıyordur." diye cevap verdi.
Ben de başımı salladım ve kahvaltımı alıp sonunda masaya oturdum ve yemeye başladım.
Kahvaltımı bitirdiğimde derse on dakika kalmıştı. İrem, Hilal, Hakan ve Rüya daha yeni gelmişlerdi. Derse yetişemeyecekleri için teneffüste bir şeyler atıştırmaya karar verdiler.
Böylece doğruca sınıfa gittik. Aras ve Kaan(?) erken kalkmış olmalı ki kahvaltıda yoklardı ama geldiğimizde sınıfta olduklarını gördük.
Onlarla da selamlaştıktan sonra hepimiz sıralara oturduk. Bugün de Rüya ile, Aras ve Kaan'ın arkasına oturmuştum.
İlk dersimiz tarihti. Tarihi severdim. Gerçi bence en güzeli 8. sınıfta gördüğümüz inkılap tarihi konularıydı ama 10. sınıftaki konular da iyiydi.
Ders kitabımı ve defterimi sırama koyup hocanın gelmesini beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra sınıfa girdiğinde derse başladık.
**********
İki saatlik tarih dersi bittikten sonra teneffüste bir sıraya toplanıp konuşmaya başladık.
"Nasıl oldun kardeşim? Daha iyi misin?" diye sordu Kuzey Hakan'a sırıtarak.
Hakan ise yüzünü buruşturup "Krem iyi geldi gibi ama hala canım acıyor. Zaten ne diye güneş kremi sürmeden öğlen sıcağında dolaşırsın ki? Hata bende." diye yakındı.
Ne kadar yandığını sorduğumuzda formasının kollarını sıyırdı. Sadece kolları bile kıpkırmızı olmuş ve soyulmuştu.
Yalnızca bakınca bile canım yanmıştı açıkçası. Allah'tan ben kremimi sürmeyi unutmamıştım da şimdi bunlarla uğraşmıyordum.
Hakan formasının kollarını indirirken "Bende güneş yanıkları için ayrı bir krem vardı. Onu verebilirim istersen. Öylesine bir merhemle geçmez bu. Çok fena olmuş." dedi Hilal Hakan'a üzgün bakışlar atarak.
"Aslında ben iki dakikada iyileştirebilirim ama..." diye Kaan araya girecekti ki Hakan da Hilal'in dediğini kabul etti.
Nedenini sorduğumuzda da "Her zaman yaralarımızı iyileştirecek birini bulamayabiliriz. Acıya da alışmak lazım." dedi. Tabii gerçekten bu nedenle miydi tartışılır...
![](https://img.wattpad.com/cover/154029116-288-k522732.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARIA
FantasyHer şey o gizemli kitabı bulmamla başladı... *********** Buradan çıkıp kaçmalıydım. Hem de hemen! Bu yüzden mağaranın çıkışına yöneldim. Fakat çıkışa yaklaştıkça sesler artmaya başladı. Kafamı yavaşça mağaradan çıkarırken gördüğüm şeyle gözlerim büy...