54. Bölüm

426 30 64
                                    

İyi okumalar...

**********

Nasıl olurdu ya? Hala aklım almıyordu. Sahra ve Kemal müttefikti. Hem de bizim başımıza açtıkları belalara bakarsak bayağı iyi bir takımdılar. Ama Sahra Kemal'i bir çöp kadar değersizmişçesine umursamamış, bizim ellerimize bırakmıştı.

Aslında Kemal'in değersiz olduğu doğruydu ama eğer Sahra onu bu kadar umursamıyorsa kendine çok güveniyor demekti. Kendine çok güveniyorsa Kemal'e bile ihtiyacı olmayacak kadar mükemmel bir planı var demekti. Bu da beni birazcık endişelendirmişti. Gerçi annesini bile öldüren birinden de müttefikine sadık olmasını bekleyemezdik ya?

Ben elim çenemde bir şekilde karşımdaki muhteşem manzarayı izlerken -bu muhteşem manzara odamızın manzarası oluyor- omzuma dokunulmasıyla silkelenerek kendime gelmiştim.

Kafamı çevirdiğimde ise bana tebessüm ederek bakan bir adet İrem ile karşılaştım.

"Canım anladık en sevdiğin mevsim sonbahar ve bu güzelliği izlemeye doyamadın ama biraz daha burada durursan okula geç kalacaksın. Bak, biz hazırlandık bile."

Gözlerim büyürken hemen bakışlarım kolumdaki saati buldu. Ve ardından bir oh çektim içimden. Allah'tan az çok hazırlanıp da oturmuştum buraya. Bir de sınav günü okula geç kalmak isteyeceğim son şey bile değildi.

Evet doğru duydunuz ya da okudunuz. Bugün sınavlarımız başlıyordu ve iki tane sınavımız vardı.

Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız şeylerden her ne kadar zihnimiz allak bullak olsa da bir şekilde ders çalışmayı ve konuları halletmeyi başarmıştık. En azından ben başarmıştım. Ama arkadaşlarımın da pek eksiği olduğunu düşünmüyordum.

Böyle konuşuyorum diye sakın ola düşünmeyin ki sınava güle oynaya, rahat rahat girip çıkacağım. Asla. Ne kadar konuları bilsem de yalayıp yutmuş olsam da hiçbir sınavda rahat olamaz ve çok gerilirdim. Bu da başıma bela olurdu bazen ama elimden geldiğince kendimi rahatlatacaktım.

Ve bu konuda şapşal arkadaşlarımın çok faydası olacaktı. Ay, ben yine düşüncelere dalmadan yerimden kalksam ve arkadaşlarıma yetişsem de çok iyi olacaktı.

Alel acele yerimden kalkıp kalan işleri de halledip son anda kızlara yetişebilmiştim. Biraz saçım başım dağılmıştı sadece. Hep birlikte yemekhanede bir masaya oturup güzelce kahvaltı ettik.

Aç karnına sınava girmek mi? Yok ben almayayım. Arkadaşlarım da böyle düşünmüş olacak ki hiçbirimiz eksik değildik masada.

Kaan'a gözüm kaydığında daha da bir iştahla ve hızla önündekileri yediğini gördüm. Sormadan edemedim.

"Kaan yavaş, boğulacaksın şimdi. Hayırdır rüyanda falan kahvaltı ediyordun da mı böyle iştahlısın?"

Yemeğine zorlukla ara verip bana baktı. "Alesya biliyor musun bu bir totem."

-Nereden bileyim akıllı şey?

-Düşüncelerini okuyabilirsin ama sen bilirsin tabii.

Hemen çaprazımda oturan ve yine düşüncelerimi okuyan Aras'a kötü bakışlar atıp Kaan'a cevap verdim.

"Bilmiyorum. Ne totemi?"

"Şimdi yemek yemek beni çok mutlu ediyor ya... Ben de bol bol yemek yiyeceğim, bol bol mutlu olacağım ve sınavlardan da mutlu olacağım notlar alacağım."

Bu totem biraz şey... Yani şey... Saçmaydı. Ama tabii bunu Kaancığımın yüzüne söyleyip de modunu düşürmedim. Başımı sallayıp onaylamakla yetindim.

ARIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin