Bazı hayatlar mecburiyetlerden ibaretti. Ve bazı topraklarda kızlar kendi kaderlerini yaşayamazlardı. Burası Mardin'di. Burada kalem daima güçlü olanın elindeydi. Onlar yazıp çizerler, zayıf olanlar ise sadece yazılanı yaşardı. Onların hikayesi de böyle başlamıştı. Kader bir mecburiyetle yollarını birleştirmişti.
&
Gün aydınlığa kavuştuğu vakit haber geldi Ulusoy konağından. Bir hafta içinde gelinlerini almaya geleceklerdi.
Berzah duyduğu bu haberle daha da yıkıldı. Bir çaresi olmadığını biliyordu ancak yine de, bir mucize olur da bu işten kurtulurum diye umut etmekten kendini alamıyordu.
En azından telefonu olsaydı Savaş abisini arardı. O muhakkak onu bu cendereden kurtaracak bir hal çaresi bulurdu. Ama amcası Efgan bey anlaşılan bu ayrıntıyı hesap etmişti ki telefonuna el koymuştu.
Üstelik odasından çıkmasına da izin vermiyordu. Kaçmasından korktuğu aşikârdı, ancak kapıda onca zebani varken nasıl kaçabilirdi. Hem kaçsa bile gidecek kimi vardı ki?
Çizim defterine bile eli gitmiyordu bugünlerde. Sanki kolu kanadı kırılmıştı. Kendini çaresiz ve kimsesiz bir kurbanlık gibi hissediyordu. Başının gövdesinden ayrılacağı günü korku içinde bekleyen zavallı ,ürkek bir kurbanlık...
Ulusoy konağında ise Karan 'ın öfkesi herkesi yakıp yıkıyordu. Dedesine ve töreye karşı gelemeyen genç adam, çaresizliğinin acısını çalışanlardan çıkarıyor, eften püften her şeye bağırıp çağırıyordu.
Ferzan ağa anlayışla karşılıyordu torununun bu davranışlarını. Onun içinde bu durumu kabullenmesi bir hayli zordu. Ancak başka çıkar yol bulamıyordu yaşlı adam.
Ezelden beri süregelen bu kan davasının bitmesi ve her iki ailenin de sulh içinde yaşaması bu evliliğe bağlıydı.
&
Bir haftalık süre dolmuş. Berzah'ın yuvasından ayrılmasına yalnızca yirmi dört saat kalmıştı. Kanadı kırılmış bir kuş gibi hissediyordu kendini. Küstüğü kalemini eline her aldığında tek bir şeyi resmediyordu maharetli parmakları.
Zümrüt gözlü güzel adamı!
Bir renk, bir çift göz nasıl olurda insanın zihnine böylesine yerleşebilirdi. Göz bebeğinin içindeki katmanları dâhi ezberlemişti. Tek görüşte, tek bir bakışta nasıl görebilmişti tüm o ayrıntıları? Kendi de şaşıyordu. İyi bir gözlemciydi evet, ama yine de bir şeyi bu kadar detaylı ve net çizebilmesi için uzun uzun incelemesi gerekirdi. O kadar dikkatli mi bakmıştı adamın yüzüne ? İlk kalp çarpıntısı tek bir bakışı ile zihnini ele mi geçirmişti. Böyle mi oluyordu? İnsan kalbini başka birinin gözlerinde görünce tüm hücreleri onu böyle ezberliyor muydu?
Ne zaman boş bir kağıt alsa önüne o gözleri çizerken buluyordu kendini. Ah aptal kafası nasıl da o güzel gözleri tekrar görebileceği hayaline kapılmıştı. Oysa yarından sonra ömürlük bir zindana hapsedilecekti. Çıkışı olmayan kara bir zindana hemde.
Gözyaşları oluk oluk akarken babaannesi geldi yanına. Yatağının kenarına oturup, ellerine uzandı torununun Kumru hanım. " Ağlama güzel gözlüm" dedi teselli dolu bir sesle. " Sen şimdi sanırsın ki gözünden dökülen yaşları kimse görmez, feryatların kimse tarafından duyulmaz. Ama yanılırsın güzel kızım. Sen daha ah demeden sesini gök kubbede duyan bir yaradan var. Kalk hadi . Allah rızası için iki rekat namaz kıl ve Rabb'in için birkaç satır Kur'an oku. Sonra ellerini ona aç ve daralan göğsünü ferahlatmasını dile. Girdiğin bu yolun hayra çıkması için Rabbine samimi bir teslimiyetle dua et. Unutma kızım. Derman ancak derdi verenden istenir. O derdi veren ne güzeldir ki böyle bir vesile ile seni kapısına çağırır. Kalk hadi daha fazla bekletme Rabbini. " Babaannesinin konuşması genç kızın içine ılık bir esinti düşürdü. Daha şimdiden ferahladığını hissediyordu. Denileni yaptı ve gözyaşlarını kurulayıp ayağa kalktı. Odasının içindeki banyoya geçip elini yüzünü yıkadı ve ardından güzelce abdestini aldı. Odaya geri döndüğünde babaannesinin yatağının üstüne bıraktığı seccadeyi alarak yere serdi. Dolabına ilerleyip uzun, bol bir elbise seçti ve üzerine geçirdi. Annesinin yaptırdığı çeyizlik yazmalardan birini düzgün bir biçimde saçına örttü ve yere serdiği seccadenin başına geçti. Kapalı bir kız değildi ancak giyim kuşamına daima özen gösterir ve namazını düzenli olarak kılardı. Ancak Allah affetsin son bir haftadır öyle büyük bir umutsuzluk içindeydi ki namazını ihmal ettiğinin farkına dâhi varmamıştı. Oysa babaannesi çok haklıydı. Derman yalnızca o derdi verende saklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
^^ BERZAH ^^ (DÜŞ SERİSİ 1)
RomanceErkek egemenliğinin hakim olduğu topraklarda , bir yaşam uğruna feda edilen, hayallerine ve umutlarına zalimce balta vurulan gencecik, masum bir kızın hikayesi.. & Ait olduğu topraklardan acımasızca söküldüğünde küçücük bir tomurcuktu. Susuz bırakıl...