~Lal-ı Halim ~(Part 1)

20.2K 748 56
                                    

Merhaba canlarım. Sürpriz bir bölümle geldim. Bölüm çokk uzun olduğu için 2 part şeklinde yayınlamaya karar verdim. İlk partı içinize sindirin en kısa zamanda 2. Partta gelecek inşallah. Bölümü medya açıkken okumanızı tavsiye ederim. Bu arada sizleri ilk göz ağrım Afra'ya da bekliyorum.
Keyifli okumalar.
En sevgiliye emanetsiniz.

&

5 ay sonra;

" Berzah! Bu soğukta burada ne yapıyorsun. Herkes deli gibi seni arıyor. Şu haline bak dudakların mosmor olmuş" duyduğu sözlere hiçbir tepki vermeden, gözlerini diktiği manzarayı seyrediyordu genç kadın. Son beş aydır ne çevresinde olup bitenlerden haberi vardı ne de etrafında pervane olan sevdikleri umurundaydı. Beklediği, özlediği gelmiyordu. Belki de haklılardı. Boşuna bekliyordu. Gelmiyordu işte. Gelmeyecekti. Bu güne kadar onu ayakta tutan umudu giderek tükeniyordu. Ve yitirdiği ümidi onu günden güne içinden çıkılmaz bir azaba sürüklüyordu. Sanki nefes alamıyor gibi elini boğazına götürdü ve yüreğine düğümlenen kederi, derin bir solukla kalbi gibi buz tutmuş olan gökyüzüne saldı. Hiçbir duygu barındırmayan boş bakışlarını yanında endişe ile dikilen arkadaşının yüzüne çevirdi. Beş aydır olduğu gibi yine tek bir şey söylemeden yanından geçip çıkışa doğru ilerledi. Biliyordu, aylardır olduğu gibi Emir yine kapıda onları bekliyordu. Ne zaman buraya kaçıp gelse Feride ve Emir ardından geliyor ve yıkıntıları ile birlikte onu toparlayıp götürüyordu. Annesi Zişan hanım buraya son gelişinde belki iyi gelir düşüncesi ile onu kendi evlerine götürmüştü ama Karan 'ın olmadığı hiçbir yer ona iyi gelmiyordu. Nasıl gelsindi. Nefesi kendi nefesi ile birlikte onunkini de alıp gitmişti. Onun üzerine atılan her toprak Berzah'ı da içine alıp yok etti.

Yaşıyordu evet, eğer buna yaşamak denirse... Karan 'ın ölüm haberini aldığı günden beri yaşayan bir ölü gibi geziniyordu sadece. Başlarda kabul etmediği, isyan dolu yakarışlarla inkar ettiği ölümü, kocasının cansız bedenini gözleri ile gördüğü gün çaresizce kabullenmişti. Artık ona kalan kocaman bir sessizlik ve kalbini kor gibi yakan bir hasretin ağırlığıydı. " İyi misin canım" diyen arkadaşına kısacık bir bakış atıp başını olumlu anlamda salladı. Karan 'ın cesedini gördüğü o günden sonra diline kilit vurmuş , kimseyle tek bir kelam konuşmamıştı. Annesi defalarca kez hıçkırıklarının arasında sesini özlediğini söyleyip tek bir kelam etsin diye ona yalvarmıştı. Ancak aldığı cevap her zaman ki gibi kocaman bir sessizlik olmuştu. Biliyordu Berzah, bu yaptığı sevdiklerine haksızlıktı. Ama dünya o kadar da adil bir yer değildi. Ve Berzah'da eski Berzah değildi. Kimseyi düşünecek hali de takati de yoktu. Zira hayat ondan en sevdiğinin sesini almıştı. Şimdi o sesi deliler gibi özlüyor, onu duyabilmeyi hiçbir şeyi istemediği kadar çok istiyordu. Karan duymayacaksa eğer konuşmasının ne anlamı vardı. Onu öyle çok özlemişti ki, özlemi içini dağlıyordu. Ona çiçeğim deyişini özlemişti. Ceylan gözlüm deyişin... Bahar şenliğim deyişi kulaklarında çınlıyordu hala. En son gittikleri sinemada, gözlerinin içine bakarak ona göz nurum deyişini özlüyordu mesela , hep birlikte gittikleri saklı cennetlerinde onu son kez nasıl sıkıca sarıp sevdiğini hatırlıyor, o anları özlüyordu. Hem de ne özlemek... Yüreği bu özlemin ağırlığı altında eziliyor, zoraki aldığı nefesini her defasında göğüs kafesine tıkıyordu.

Boğazında hiç bitmeyen acı bir tat, gözlerinde tükendiğini gösteren kederli ışıltılar hakimdi.
Oysa yalnızca beş ay öncesinde nasıl da mutluydu. Nasıl da parlıyordu göz bebekleri. O kara günden yalnızca bir gün önce hep birlikte şen kahkahaları ile dolduruyorlardı ağaç evin şimdilerde buz tutmuş olan duvarlarını. O gece o ağaç evde son kez sarıldığını bilseydi ona, teninin kokusuna son kez bulandığını bilseydi, hiç ayırmazdı onu kollarının arasından. İzin vermezdi kendinden bir adım öteye dahi gitmesine.

^^ BERZAH ^^ (DÜŞ SERİSİ 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin